Kadınların Ördükleri Kazaklar

Neriman Türkeli (Aile Dostu)

Mustafa Ekmekçi ile ne zaman tanıştığımı bilemiyorum, ama eşim tanıştıktan sonra tanıdığım kesin.

Ve Mustafa Ekmekçi ile tanışmış olmanın bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Gerçi Mustafa Abi, özellikle Anadolu'da o kadar çok insan tanıyordu ki, hep hayranlıkla izlemişimdir. Mustafa Ekmekçi ile o kadar çok anı var ki, hangisini anlatmalıyım bilemiyorum. Kuşkusuz Antalya'ya gelişlerinde, evimizde konuk ettiğimizde inanılmayacak güzellikler yaşadık. Hele rahmetli kardeşim Yaşar Çekiçoğlu ile geldiklerinde...

Ama ben Ankara'dan hiç unutamadığım bir anımı anlatmakla yetineceğim.

Bir gün Cumhuriyet' in Konur Sokak'taki bürosunda Mustafa Abi'yi ziyarete gittim. Sanıyorum oğlum Talat Turhan Türkeli'nin düğünü öncesiydi. Mustafa Abi'ye bir iş için değil; ziyaret için gitmiştim. O küçük odasında uzunca süre oturup söyleştik. Üzerinde güzel bir kazak vardı. Bu arada bir hanım da kazak örmüş, Mustafa Abi'ye armağan etti. "Ne o Mustafa Abi, hanımlar sana böyle kazak mı örüp getiriyorlar"  dedim. Hafifçe güldü "Vallahi Neriman; hanımlar bana hep kazak örüp getiriyorlar, ben hiç kazak parası vermiyorum"  dedi gülerek... İnce bir espri vardı söyleminde.

Öğle olmuştu. Kalkmak istedim, "olmaz, yemek yiyeceğiz"  dedi. Hemen alttaki Mülkiyeliler'in lokantasına gittik. Yemekten sonra "ben şöyle bir dolaşayım" deyip ayrıldım. Zafer Çarşısı'nda Remzi İnanç'a uğradım. Biraz oturduktan sonra "Güngör'e biraz ucuz kitap alayım" diye sahaflık yapan kitapçıları dolaştım. Kitapları karıştırırken-sanıyorum Doğan Avcıoğlu'nun kitaplarıydı-bir de baktım kitaplar Altan Öymen'e imzalanıp armağan edilmiş. Aldım kitapları ve doğruca Mustafa Ekmekçi'ye koştum. Durumu anlatıp kitapları gösterdim. "Aman Neriman sen bu kitapları bana ver, ben bir gün bunu yazacağım"  dedi. Kitapları verdim, ama bu konuyu sanıyorum yazma fırsatı bulamadı.

10 Aralık 1997'de ablasının hastalığı nedeniyle Antalya'daydı. Kızkardeşinin köydeki evinden telefon etti. Uzun uzun söyleştik.

Ablasının hastalığına çok üzülüyordu. Kendi sağlığının da çok iyi olmadığını söyledi. Kendisine iyi bakmasını, ablasına da fazla üzülüp kendini koyvermemesini söyledim. "Abi, niye bize gelmiyorsun? Gel de hiç olmazsa bir gece misafir edeyim" dedim. "Neriman, ben senin evinde misafir olmam, ev sahibi olurum. Ama gitmem gerek. Yarın Güngör'le ve Numan Bayazıt'la Cemiyette (Antalya Gazeteciler Cemiyeti) buluşacağız. Sen de gelirsen orda görüşürüz"  dedi.

İkinci gün Güngör ve Numan Bayazıt ile cemiyette görüştüler. Benim bir önemli işim vardı, gidemedim. "Abi, inşallah bir dahaki gelişinde bol bol görüşürüz"  dedim. Meğer son görüşmemiz olacakmış... Gitmediğime ve görüşmediğime öyle pişman oldum ki, Mustafa Abi'yi andıkça yüreğim paramparça olur.

Yaşar Çekiçoğlu kardeşimden iki gün sonra Mustafa Abi'nin de ölümünü duyunca, gerçekten yıkıldım.

O güzel insan, o can dost yeni dünyasında rahat olsun diyorum.