Mustafa Ekmekçi

Sacit Somel (Emekli Elçi)

Sevgili Ekmekçi'yi  bundan  bir  yıl  önce  yitirdik.  Evimiz Cumhuriyet' in Ankara bürosuna çok yakın. Bu nedenle ziyaretine gitmediğim gün hemen hemen olmazdı. Odası, dertlerini anlatmak için Anadolu'nun her yönünden gelen garibanlarla dolup taşardı. Bazen de orada ülkemizin seçkinlerini aydınlarını ve politikacılarını görürdüm. O Anadolu'dan gelen hüzünlü insanların dertlerini dinledikten sonra, genel müdürlere, müsteşarlara, bakanların "kalem-i mahsus müdürleri" ne telefon eder, ne yapıp yapıp dertlerine bir çare bulmaya çalışırdı. Böyle zamanlarda yemek saatini filan unuturdu. Ekmekçi 17'nci veya 18'inci yüzyılda Fransa'da yaşayıp da rahip olsaydı, herhalde aziz olurdu diye hep düşünmüşümdür. Bir gün eşi Aldoğan Hanım, kızlarının çözümlenemeyen bir işinden söz etti. Hayret ettim.

"Ekmekçi'nin haberi yok mu? O bir telefonla halleder" dediğimde, Aldoğan Hanım:

"Ekmekçi başkaları için telefon eder, fakat bizim için ağzını açmaz. Teklif etsem sinirlenir. Onun için söylemem" demişti. Çünkü ailesi için bir şey istemeyi ayıp sayıyordu.

Herkesin iyiliğini istediği için, tanıdıklarına hep kefir içmelerini tavsiye eder ve evlerine götürüp kefir mayası verirdi.

Domuz eti hakkındaki yazıları da, zaten yine hep fakir Türk halkının protein alamamasından duyduğu üzüntüden kaynaklanıyordu.

Eğer karizma kelimesi çekiciliği ifade etmekte ise, onun çok özel bir karizması vardı. Herhangi bir toplantıya gittiği zaman oturanlar arasında bir dalgalanma olur, "Ekmekçi geldi" fısıltıları arasıda ön sıralardan birkaç kişi ona yerlerini teklif ederlerdi. Fakat o kimsenin yerini almaz, kendisine bir köşede yer bulurdu. Konuşmacılar arasında olmasa bile, mutlaka onun da çıkıp birkaç kelime söylemesi istenir, o da reddetmeyerek çıkıp konuşur, esprileriyle toplantının yıldızı oluverirdi.

Yazlık evimiz, onun evinin bulunduğu Meltem Tur sitesine yakın olduğu için oradaki konuşmalarımız daha rahat ve zevkli oluyordu.

Ekmekçi o kadar yaşam dolu bir insandı ki hasta olduğunu bile kimse anlayamadı.

Şimdi, yazın, Meltem Tur'un önünden her geçişte onun şen ve şakrak kahkahalarını ve güler yüzünü rüya gibi anımsıyoruz.

Onun eksikliğini duyuyoruz. Eşimin de benim de içimize bir hüzün çöküyor.

Rahat uyu güzel ruhlu, güzel huylu sevgili Ekmekçi.