Uzun süre sonunda yazı yazmak; hem de can dostum Mustafa Ekmekçi'nin aramızdan ayrılışı üzerine yazmak, ne de zor bir görev. Genel başkanımız İsmet Demirdöğen'in "rica" sı üzerine kağıt-kalemi elime almam zorunlu oldu.
Kalemi elime alınca Ekmekçi gibi derneğimize büyük katkı ve emekleri olan İlhami Soysal ve Uğur Mumcu da gözlerimin önünde bir film şeridi oluşturdu.
12 Eylül sonrasının karanlık günleri, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)'ni açtırma "başarısı" nı(!) göstermişiz. Aziz Nesin'in tanımlaması ile "karanlık tünelin ucundaki ışık" ÇGD, "yılın gazetecileri" ni belirleyecek. Seçici Kurul üyeleri; Uğur Mumcu, Mustafa Ekmekçi, Selahattin Duman, Esen Ünür toplandık. İlhami Soysal'ı bekliyoruz. 5 dakika, 10 dakika geçti Soysal yok. Ekmekçi'yi aldı bir telaş. "Telaşlanma, işi çıkmış gelir" dedim. Ekmekçi döndü bana: "Sen 'şefi' (Soysal'a hep öyle hitap ederdi.) herhalde tanımıyorsun, alıkoymazlarsa gecikmesi mümkün değil."
Ekmekçi'nin haklı olduğu İlhami Soysal gelince ortaya çıktı. İfadesi alınmak üzere Emniyete götürülmüştü. O nedenle gecikmişti. O gün bırakmışlardı, ama birkaç gün sonra Soysal, Mamak ve Merkez Dil Okulu'nda uzun süre tutukluluk yaşamına mahkûm bırakılmıştı.
Toplantıyı açınca görev bölümü yapmamızı, bir üye olarak kurulda görev almak istediğimi söyledim. Mumcu, Soysal ve Ekmekçi aynı anda "Dernek içindeki her çalışmada başkanımız, başkandır" tepkisini göstererek önerimi kabul etmediler.
Daha sonra değişik zaman ve ortamlarda, şimdi aramızda bulunmayan bu değerli ağabeylerimle çalıştım. Türkiye'nin en önde gelen başarılı, tanınmış gazetecileriydi. Toplantılara hazırlıklı ve zamanında gelmek, belki de yanlarında küçük kalan örgütlerini öne çıkarmak, büyütmek, seçilmiş yönetimlere katkı koymak, ilkelerini yaşama geçirmek konusundaki duyarlılıklarından halen etkilenmekte olduğumu belirtmeliyim.
ÇGD Genel Başkanlığı'nı da örgütüne duyduğu sorumluluğun gereği görev olarak kabul etmişti. Genel başkanlığı da gazeteciliği gibi oldu. Kaşlarını çatmadı, suratını asmadı, yönetirken, sağa-sola terör estirmedi, davranışları, sıcacık gülüşleri ile mesaj vermek istedi. Tıpkı büyük bir ustalıkla satır aralarında verdiği haberler gibi. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve basın dünyası, İlhami Soysal, Örsan Öymen, Uğur Mumcu, Ümit Kaftancıoğlu, Turan Dursun, Rafet Genç, İzzet Kezer, Aziz Nesin, Aslan Alp, Metin Göktepe ve daha birçok yiğit mensupları gibi Mustafa Ekmekçi'yi de yitirdi.
Bu yiğitlerimizin kimini terörün, karanlık şeriatçı çetelerin hain tuzakları, kimini trafik canavarı, kimini çağdışı kalan sağlık koşulları ve görevlilerin ihmali basın dünyamızdan kopardı, götürdü. Karanlık gökyüzünde kayıp giden parlak yıldızlar gibi. Kirliliğe bulaşmadan, demokrasi, basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü için mücadele veren bir yiğidimizi daha yitirdik.
Biliyorum ki bu yazı da, Ekmekçi'nin düşünce derinliğini ve duygu yoğunluğunu tam olarak aktaramadı.
Güle güle Ekmekçi...
ÇGD/Çağdaş Basın, 21 Mayıs 1997
Cumhuriyet,10 Haziran 1997