Domuzcu, Ekmekçi

Cevat Akkanat

Başlığın iki kelimesinde de aynı ekin bulunması bir tenafür oluşturuyor mu? Oluşturuyor. Ve de tezat. Yani dil bütünüyle isyan halinde.

Uzun zamanlar var ki, içim içimi yiyor, kemiriyordu. Yazmam ve hesaplaşmanın bir başka cephesini yapmam gerekiyordu. Nasip olmadı. Bir türlü fırsat bulamadım.

4 Şubat 1984. Cumhuriyet gazetesi, "Ankara Notları..." "İzmir'den C. Akkanat" diye girmiş yazısına. Ona "hocamız" demişim ve bir şiir ithaf etmişim: "Benim şiir yazdığımı duyan / Dostlar / Fotoğraf çektirmek istiyorlar / Benimle / Belki, ileride hapishaneye düşer de / Ünlü birisi olurum diye..."

Vermek istediğim mesajı şimdi de savunuyorum bu şiirde. Fakat ithafın yanlış bir adrese gittiğini oldukça öncelerden anladım. İşte şimdi bu yazıyla ithafı da geri alıyorum.

Biliyorum, yanlış yaşanılan ve diyeti haylice acı ödenen yıllara ait bir ithaftı o. Ve biliyorum, bu yazı, adı geçenin sağlığında yazılmalıydı. Dedim ya, olmadı.

 

DOMUZCU, EKMEKÇİ...

Cumhuriyetçi. Yani Cumhuriyet  gazetesi yazarı.

Laikçi. Apoletleri gizli bir demokrat.

Adı geçen gazetede takip ediyorduk onu en çok.

Küfrediyordu. Dinine layık bir yaşayışın bütün icaplarını yerine getiriyordu. Samimi görünüyordu dininde.

Domuzcu, Ekmekçi...

Domuzcuydu. Domuz etini, domuz yetiştiriciliğini hemen her ortamda savundu. Yaygınlaştırmaya çalıştı.

"Domuza Yazılar" ı yazdı.

Domuzların babası ve annesiydi. Yetim ve öksüz kaldı domuzlar.

Hınzır bir bakışın adamıydı. Faşistliğini simgeleyen bir kasket asılıydı tabutunda.

İnananlara, inananların şeriatına küfretti hep.

Samimi olmadığı, dinine sadık olmadığı cenazesinde ortaya çıktı. Aziz Nesin'in tırnağı olamadı. Alkışlarla da olsa, camiden çıktı "son yolculuğuna".

Domuzcu, Ekmekçi...

Kelimelerdeki tenafür, kelimelerdeki tezat.

Ne diyelim?

Artık bir şey diyemeyiz. Alkışı boldu. Karanfilliydi. Ardında and içenleri çoktu. Kırmızıydı ve yağlıydı eti.

Narının niteliği?!..

Bilemiyoruz.

Akit, 28 Mayıs 1997
Sûretler / Suratlar