Mustafa Ekmekçi de Veda Etti

Füsun Özbilgen

Halkın içinden doğan ve sıradan insanların, aydınların öykülerini anlatırken içinde yaşadığımız toplumun tarihini her gün bölümler halinde günlük yazılarına döken "halk gazetecisi" ni yitirdik.

Almanya'da yolunu şaşırınca nasıl yürüyerek otobana girdiğini anlatırdı. Kahkahalarla gülerdik. Sadece anlatmakla kalmaz, böyle bir şaşkınlık yaptığını hiç çekinmeden yazar, okurlarını da güldürürdü.

Gazetecilerin, yazarların hep en bilmiş, en başarılı, dünyayı fethetmiş "takıldığı" bir ortamda Ekmekçi, halkımızın her an başına gelecek böylesi olayları yaşamaktan usanmaz ve yazmaktan çekinmezdi.

Mustafa Ekmekçi'ye, kulağı kesik gazeteciler gibi davranmaması ve yaşamaması yüzünden sık sık "köylü"  diye takılırdık. O da bir kahkaha atar ve başından geçen bir başka "köylülük öyküsü" daha anlatırdı.

Türkiye'nin sol ve aydın kesimleri, Mustafa Ekmekçi ismini 1970'lerin başında Yeni Ortam gazetesinde yazdığı makalelerle tanıdı. 12 Mart döneminin en azgın günlerinde ailesini, çevresini, yaşadıklarını, duygularını anlatırken aslında sansürcü askeri yönetimi, çevresindeki insanların yaşadıklarını, konuştuklarını ve düşündüklerini anlatarak aktarıyordu.

Ekmekçi ile Cumhuriyet Ankara bürosunda 1978 yılında birlikte çalışmaya başladık. O yıllardan bugüne çeşitli çalışma arkadaşlarımı düşünüyorum. 19 yılda kimler nerelerden nerelere geldi? Ne kasılmalar, ne pozlar, ne zenginleşmeler, ne ihanetler, ne kazık atmalar, ne ukalalıklar gördük.

Ekmekçi ne ise o kalanlardandı. Her zaman halkın sorunlarını yazan, büyük insanların, büyük politikacılar ve zenginlerin peşinden koşuşturmak yerine, sıradan insanlarımızı anlatan, halk aydınlarının sorunlarına değinen, savunduklarını yiğitçe ve herkese karşı da olsa savunma cesaretini gösteren bir halk yazarı. Domuz eti yenmesinin yararlarını savunmaktan çekinmedi. Çünkü halkın et ile beslenmesi için domuz yemesi gereğine inanmıştı. Bu yüzden bir dönem dinci kesimin boy hedefi oldu. Geri adım atmadı.

Ekmekçi, öğle saatlerinde, "arkadaşlar, ben şöyle bir çorba içip geliyorum" der. Biliriz ki o çorba, arkadaşlar ile içilecek. Köy Enstitülü öğretmenler, edebiyatçılar, şairler ve diğer dostlarla... Ekmekçi sonra keyifle gazeteye döner. O günün konuları, arkadaşları, çevresi yavaş yavaş günlük yazısında canlanmaya başlar. Ekmekçi'nin tüm yazıları bir araya getirilse 1970'lerden günümüze Türk insanının toplumsal yaşam tarihi canlanacaktır.

Kalp krizi geçirdikten sonra, "çorba" larına dikkat etmeye başlamıştı. Perhizler biraz keyfini kaçırmıştı, ama yine de dostlarını uzun uzun yazmaktan pek hoşlanırdı. Söyleyecek o kadar çok sözü vardı ki, bıraksanız makaleleri sayfanın altına kadar aktıktan sonra devam sayfasına da dönecekti. Hep bunun kavgasını yapar, yerinin kendisine kısa geldiğini savunur, yazısının altına ilan koymamamızı isterdi. Bu tartışmaları bitirmek için, Yazıişleri Müdürlüğü yaptığım günlerde, sütununun altına günlük bulmacayı yerleştirip "Bak Ekmekçi, bulmacayı kısaltamayız, tam bulmacanın üstüne göre yazacaksın, çok yazı okunmuyor, kalan konuları bir gün sonraya yaz" dediğimde çocuk gibi somurtup alınmıştı.

Halkın içinden yetişip, halkın dertlerini sazı ile sözü ile anlatan sanatçılara halk şairleri diyoruz ya, Ekmekçi de halkın sorunlarını yazı ile aktaran bir halk gazetecisi idi.

Radikal, 22 Mayıs 1997