Anılarda Mustafa Ekmekçi

Numan Bayazıt (Eğitimci)

1959 yılı ortalarıydı. Vatan gazetesinde bir haberin altındaki Mustafa Ekmekçi adı, ilgimi çekti. Haberin ilginçliği, konunun görüntülenmişcesine aktarılmasıydı. Duru bir dil, sıcak bir anlatım, sevgi pınarından akıyordu. Öylesine yumuşak, çekici, kavrayıcı, sarsıcı idi.

Önemli günlerden biri olmalı. Bir posta kartıyla ilk ilişki kuruluverdi, güçlü bir dostluk bağının kurulduğunu, sonraki yıllarda anlayacaktım.

Mektuplar, iletişim ağını ördü.

Bir öğretmen arkadaştan, sıkıntılı bir sürgün dönemi yaşadığımı öğrenince, sıcak dost elini Ankara'dan uzatıverdi.

İmzasız gönderdiğim yazıları, bir yolunu bulup yayınlıyordu. Gönderdiği yazı ücretleri, benim için büyük bir dayanak olmuştu.

Dönemin yönetimi, Cumhuriyet ilkelerini tersine çevirince, 27 Mayıs devrimi, karanlığın üzerine güneş gibi doğdu.

İşte bugünlerde, Milli Eğitim Bakanlığı'nda bir işimi izlerken, yönetim çarkının dişleri, eski alışkanlığın etkisiyle işi yokuşa sürüyor, savsaklıyor. Eski çarkın dişleri, kırılmamış olmalı...

Dostum Ekmekçi'nin bu konuda bana yazdığı 2 Temmuz 1960 tarihli mektubunda şöyle diyor:

... işini izleyen arkadaşları arayarak, konuyu sorardım. Hatta bir iki yol, 'Sizde de iş yokmuş, işleri sürüncemede bırakmak için Komisyonlar kuruyorsunuz' bile dedim... 'Numan Bey'in meslekten çıkarılmasının nedeni solculukmuş' dedi arkadaşım. Şaşmadım ve anlattım ki geçirdiğimiz devirde, bu herkese takılan bir kulptur. Daha doğrusu çalışan, yurdunu gerçekten seven insanlara... Ne dersin, istersen Milli Emniyet'ten bir kere soralım, dediler. Onlara da güvenim olmadığını zira, o devir yönetiminin birbirinden ayrı olmadıklarını iddia ettim.

Fakir, Behzat Ay'la Samsun'a gitti... İşte söyleyeceklerim bitti.

Sana güzel günler diler, gözlerini öperim kardeşim.

Mustafa Ekmekçi     

* * *    

Bu güzel dost aramızdan ayrılınca, yukarıdaki anıları yeniden yaşadım. Ayrılığa alışamadım.

1 Haziran 1997 tarihli Yeni Didim gazetesinde yayınlanan ayrılık acısı yazıyı buraya alıyorum:

AYDINLIK SAVAŞÇISI, DİL DOSTU GÜLE GÜLE...

İkimizin de yaşı, otuzu aşmış, yaşam yolunun yarısına birkaç adım var. Şairin dediği gibi. O, Konya'nın Hadim'inden bozkırın yağız delikanlısı, ben ise, Makedonya'nın göçmen çocuğu.

Ankara'da buluştuk.

Yıl 1960, aylardan Temmuz, 27 Mayıs devriminin coşkusu, dağlara-taşlara yansımış, halk sarmaş-dolaş bayram sevincini yaşamakta. Sanki bir kurtuluş günü.

Bir yıl öncesinde mektuplaşıyorduk, yüz yüze gelişimiz, 27 Mayıs'ın bize armağanıydı.

Ben, yeni bir yaşama ilk adımı atacaktım. O, Vatan gazetesinde çalışıyordu. Çabuk ısındık birbirimize, elele tutuşarak, yaşam savaşına atıldık.

İstanbul'un Babıali'si, Ankara'nın Rüzgarlı Sokağı'nda, basının çekici havasına kaptırdık kendimizi.

Ekmekçi, bu alanda deneyimliydi. Ben öğretmen kökenli, ancak yazının yabancısı olmayan, sürgün vurgunu bir işsiz. Gazeteciliğin çile yumağına sarılmaya başladım. Günler aylara, derken yıllara eklenirken, bir de arkamıza baktık ki, otuz sekiz yılı tüketmişiz.

Başlangıçtaki o sıcak ilişki, yoğunlaşarak sürdü.

Ayrı kaldığımızda, gazetedeki köşesinde konuk ediyordu.

Gönlü alabildiğince geniş, çalışkan, özverili, halkın içinde halk için domuzuna savaşım verdi. Usta bir yazardı, doğru habercilikte bayrağı elinden düşürmedi.

Türkçe'nin koruyucusu, bekçisi oldu.

Son görüşmemiz, 11 Ocak 1997...

Antalya'ya gelmişti. Yakını sayrıydı (hasta). Gazeteciler Cemiyeti'nde biraraya geldik. Ekmekçi, Güngör Türkeli, ben.

Yanında sesalma makinesi vardı. Yıllar önce yargılandığım, mapusdamlarındaki günlerim, yaşam savaşımla ilgili belgeler, bilgiler toplayarak o Kırklareli Olayı'nı; dizi olarak yayınlamayı düşünmüştü. Soru-yanıtlar sona erince, Gazeteci-Yazar Güngör Türkeli, o anı görüntüledi. Fotoğrafların örnekleri bende, sesim onun bantında kalmıştı. Sayısız anıları, yüreğimde taşıyacağım.

Sevgili Emekçi, sen beyaz bir ata binerek, sonsuz maviliklere uçtun.

Işıklı bir yerdesin. Gelişin, bir de gidişi var bu dünyadan.

Güle güle sevgili dost. Yaptıklarınla, yapıtlarınla hep yaşayacaksın...

İçimizdesin..

Ölümü yenen Mustafa Ekmekçi, basında doğru ve yansız haber verme kuralını, getirmiş olmanın da öncüsüdür.