Öksüz Yamalığı - Köy Enstitüleri

Murat Özmen (Eğitimci)

Mustafa Ekmekçi'yi Cumhuriyet gazetesindeki yazılarından tanırdım. Birçok gerçeği, bu usta gazetecinin Ankara Notları' ndan öğrenmiştim. Onunla son kez Köy Enstitüleri'yle ilgili bir toplantıda karşılaşmıştım. Öksüz Yamalığı-Köy Enstitüleri adlı yapıtını o gün imzalatmıştım kendisine.

Ne yazık ki, kısa bir süre sonra, o sevecen, halkçı gazeteci de ayrıldı aramızdan.

Birçokları gibi ben de M. Ekmekçi'yi Köy Enstitülü sanırdım. Öksüz Yamalığı-Köy Enstitüleri adlı yapıtının birçok yerinde Köy Enstitülü olmadığını açıklamak gereğini duyuyor:

Köy Enstitüleri'ne sık sık değindiğim için, çok kişi, o kurumlarda okuyup geldiğimi sanır, doğru değil. Keşke okusaydım. (a.g.y., s. 62)

Çoğu, beni Köy Enstitülü bilir, ora çıkışlı sanır. Öyle değil. (a.g.y., s. 122)

Tonguç, bir gün Fakir Baykurt'a:

'Bu Ekmekçi Köy Enstitülü değil, bu ateşi nereden aldı? Sizden mi'  diye sormuş. O da:

'Ateşi o mu bizden aldı, biz mi ondan bilemiyorum'  demiş. (a.g.y., s. 368)

Mustafa Ekmekçi, Köy Enstitüleri'ne duyduğu ilgiyi şöyle anlatır:

Tonguç'u görmeden başlamıştım Köy Ensitüleri'ni olay yapmaya. Bu olayı gazetelere aktarmaya. Köy çocuğuydum. Basında bu haberler çıkınca, gözler çevrilmişti gerçeğe. İktidardakiler kızıyorlardı. Benim nerede okuduğumu bilmeyen çoğu gazeteciler, 'O da Karaoğlan Köy Enstitüsündenmiş' dediler, yüzümün esmerliğine bakıp (a.g.y., s. 23-24)

Mahmut Makal'ın da vurguladığı gibi: M. Ekmekçi, Köy Enstitülü'den daha Enstitülü bir yazarımızdır. Köy Enstitüleri konusunda, en çok yazı yazan yazarımız da odur. (a.g.y., s. 5)

Ekmekçi, Köy Enstitüleri'yle ilgili yazılarını Öksüz Yamalığı-Köy Enstitüleri adlı yapıtında toplamıştır. Diğer yapıtlarında da bu konuyla ilgili birkaç yazısı vardır. Örneğin:

"Köy Enstitüsü'nde Bir Kitap" (s. 300), "Köy Enstitüsü Anıları" (s. 193) (Tilkiyle Kuyruğu);  "Tonguç  Baba"  (s. 405) (Gün Ola Harman Ola); "Bir  Kitabın Serüveni" (s. 45),"Köy Enstitüsü'nde Bir Kitap"  (s. 93) (Domuzuna Yazılar);  "Veysel Usta, Öğretici Olarak Köy Enstitüleri'nde Çalışmış" (s. 67) (Çarıklılar)... gibi yazıları bunlar arasında sayılabilir.

Öksüz Yamalığı-Köy Enstitüleri, Mustafa Ekmekçi'nin Köy Enstitüsü gerçeğini belgeleriyle anlatan ansiklopedik bir yapıtı. Yapıtın, "Koyu Karanlığa Işık" adlı tanıtma yazısını Mahmut Makal yazmış. Bu değerlendirme yazısında, Köy Enstitüleri'nin kuruluşu, ilkeleri, kapatılışı ve bundan sonra ortaya çıkan olumsuzluklar anlatılıyor. Yapıtta, Köy Enstitüleri'yle ilgili 98 yazı var. Yazıların 14'ü İsmail Hakkı Tonguç'la, 6'sı  Hasan Ali Yücel'le, 7'si de İsmet İnönü'yle ilgili. Diğer yazılarda da, dolaylı olarak onlardan söz ediliyor. Çünkü onlar, Köy Enstitüleri'nin kurucularıdır. İ. H. Tonguç, Köy Enstitüleri'nin fikir babası, Yücel ve İnönü, bu fikri yaşama geçiren devlet adamlarıdır.

Onların yanı sıra, Köy Enstitüsü Davası' na hizmet eden önemli kişiler üzerinde de durulmuş. Örneğin: Mehmet Başaran (s. 26), Talip Apaydın (s. 33), Rauf İnan (s. 137), M. Kemal Kamacıoğlu (s. 156-169), Servet Tanilli (s. 170), Safa Güner (s. 190), Bekir Semerci (s. 194), Ali Yüce (s. 217), Fay Kirby (s. 219), Aziz Nesin (s. 300-305), Engin Tonguç (s. 310), Nadir Nadi (s. 366), Emin Özdemir (s. 345-348), Ahmet Emin Yalman (s. 322-323), Çetin Altan (s. 366), Falih Rıfkı Atay (s. 81), Yakup Kepenek (s. 353), İsmail Hakkı Baltacıoğlu (s. 261), Şevket Süreyya Aydemir, Yaşar Nabi, Mustafa Gazalcı, Vedat Günyol... vb.

Yapıtta, Köy Enstitüleri'nden yetişen ünlü sanatçılar, eğitimcilerden de söz ediliyor. Örneğin : Mahmut Makal, Osman Bolulu, Ali Dündar, Fakir Baykurt, Abdullah Ozkucur, Lütfi Dağlar, Dursun Kut, Galip Candoğan, Ferit Oğuz Bayır, Ali Yılmaz, Nadir Gecer, Naci Tataroğlu, Mehmet Öztekin Yiğit, Mustafa Aydoğan, Hüseyin Deniz... vb.

Yapıtın birçok yerinde, Köy Enstitüleri aleyhinde çalışan, görüş bildiren kişilere de değinilmiş. Bunların büyük bir kısmı politikacıdır. Örneğin: Reşat Şemsettin Sirer, Tahsin Banguoğlu, Tevfik İleri, eski Maraş Milletvekili ve Köy Enstitüsü Müdürü Emin Soysal, Mümtaz Turhan, Abidin Potuoğlu, Yalçın Küçük, Kemal Tahir, Feridun Fikri Düşünsel, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, Emin Sazak... vb. Ayrıca, 258. sayfada Kemal Tahir'in, 261. sayfada Yalçın Küçük'ün eleştirilerine İ.H. Tonguç'un oğlu Engin Tonguç tarafından yanıtlar veriliyor.

Bazı düşün adamlarımızla yazarlarımız, Köy Enstitüleri Davası' nı savunmak, eleştirilere yanıt vermek gereğini duymuşlardır. Bu gereksinimi duyanlardan biri de Nadir Nadi'dir. O, Köy Enstitüleri üzerine en güzel yazıları yazmış onları yürekten desteklemiş  kişiydi.  Tonguç'a  göre,  "N. Nadi,  dört  dörtlük  bir  Köy  Enstitülü'dür." (a.g.y., s. 368)

O, aşağıdaki, sözleriyle Köy Enstitüleri'nin yok edilişine seyirci kalan İ. İnönü'yü eleştirmiştir:

Sayın İnönü herhalde unutmuş olacak. CHP döneminde Köy Enstitüleri'ne ilişilmediği doğru değildir. Rahmetli H.A. Yücel, istifa etmemiş, 1946'dan sonra kurulan hükümetin dışında kalmıştır. Onun yerine getirilen Reşat Şemsettin Sirer'in ise, Köy Enstitüleri konusunda karşı zihniyeti temsil ettiğini yurdumuzda bilmeyen kimse yoktur. Onun yerine gelen Tahsin Banguoğlu'nun da Sirer'den de öteye bir enstitü düşmanı olduğunu Halk Partili arkadaşlar herhalde inkar etmeyeceklerdir (a.g.y., s. 367)

O, aynı yazısında, İnönü'yü Köy Enstitüleri konusundaki hizmetlerinden dolayı da övmektedir:

İkinci Cihan Savaşı'nın başlangıcına rastlayan bu cesur atılım, bizim gönlümüzde Atatürk devrimciliğine yapılacak katkıların en önemlilerinden biriydi ve bunun şerefi de herkesten önce Sayın İnönü'ye ait olmak gerekirdi. Zira, Enstitülerin mimarı bilinen H. A. Yücel'e de, İ. H. Tonguç'a ve arkadaşlarına da destek olan, onları işbaşına getiren İ. İnönü'dür.  (a.g.y., s. 366)

İnönü, bu eleştirilere karşı kendini savunmak gereğini duymuş ve şu yanıtı vermiştir:

Köy Enstitüleri'nin kapanışından duyduğum acıyı tarif edemem. Bir babanın evladını kaybetmesinden duyduğu acı gibi acı duyarım, ama herkes sanır ki, H.A. Yücel'i, Tonguç'u isteyerek değiştirdim, Köy Enstitüleri'nin kapanmasına neden oldum diye benim hakkımda kamuoyunda yanlış bir hüküm vardır. Aslında o zaman bir sürü olaylar oldu. Kurultaylarda enstitüler aleyhinde bir eylem başladı. Ben, bunların doğru olmadığını yerine giderek tespit ettim, ama bu o kadar yoğunlaştı ki, grubu etkiledi. Grubun büyük çoğunluğu Köy Enstitüleri aleyhine döndü. Bakanlar içinde enstitülere karşı vaziyet alanlar çoğaldı. Milli Eğitim Bakanı Yücel'le, Genel Müdür Tonguç hedef alınıyordu. Genelkurmay Başkanlığı'ndan (Fevzi Çakmak), ordudan yoğun şikayetler gelmeye başladı. Mareşal, bunu adeta mesele haline getirmişti.

Ben, Köy Enstitüsü fikrine inanmışımdır. İnanmış bir insan, sonuna kadar bunu yürütür, idealizmde, felsefede bu böyledir, ama ben politikacıyım, uygulayıcıyım. Ben, gücüme göre, gücümün var olduğu yerde gücümü gösterebilirim. Ben, dahi değilim, gücümle, tecrübemle, memleket menfaatlerini en üst seviyede tutarak meselelere çözüm bulurum. Ben, politikacı ve tecrübe sahibi bir insan olarak, gücümün bittiği yerde, onu gelecekte tekrar uygulamak üzere bir noktada durdururum. Ben, gücümün bittiği yerde, her şeye rağmen, yok olucu bir harekete yönelmem. Orada dururum. Zaman, benim için önemli bir etkendir, zaman içinde imkanlar önüme gelir, bir noktada bıraktığım fikri yeniden uygularım. Değişen zaman içinde de bana yeni fikirler gelmemiş, o fikrin doğruluğu bende bir kanaat olarak sürüyorsa, onu yeniden uygularım. Köy Enstitüleri meselesi böyle olmuştur. (a.g.y., s. 319)

Reşat Şemsettin Sirer, Köy Enstitüleri'nin ipini çekenlerin başında gelir. Bir gün, İ. H. Tonguç'a şöyle der:

Sen bu halk çocuklarını böyle yetiştiriyorsun, peki ne olacak sonra? Nasıl yönetiriz bu milleti? Bindiğim eşeğin akıllı olmasını istemem ben. (a.g.y., s. 347)

Bu sözler, onun Atatürk'ün Halkçılık İlkesi'nden ne kadar uzakta olduğunu açıkça gösterir.

Yalçın Küçük de Köy Enstitüsü olayına sıcak bakmaz. Köylüleri küçümser. Ona göre:

Köylü sınıfı, geri sınıftır. Köylü sınıfıyla işe başlanmaz. Köylüden aydın olmaz. Köylü adamdan aydın yetişmez. Hiçbir şey yapılmaz köylüyle.

Halbuki, Tonguç, köylüden aydın yetiştirmeye kalktı. Bu ütopidir olmaz bu. Köylü aydın düşmanıdır. Köylü devlete düşmandır. Tonguç da hem aydına hem de devlete düşmandır. Onun için bu gericiliktir.

Köy Enstitüsü fikrini İsmail Hakkı Baltacıoğlu verdi. Onun yazılarını okursanız, onda hepsini bulursunuz. (a.g.y., s. 261-263)

Kemal Tahir de Köy Enstitüleri'ne ve Tonguç'a karşıdır. Tonguç için şöyle diyor:

Dülger kalfası kılıklı, Bulgaryalı Tonguç. Bir bürokrat. Halk Partisi emir verdi. Yap dedi, o da yaptı. Eğitmenleri Alman taraftarı olsunlar diye yetiştirdiler. Almanlar'ın kaybedeceğini anlayınca, Sovyetler Birliği'nden yana olsun diye yetiştirmeye çalıştılar! diyor. Bunlar tutarsız görüşlerdir.

Tahir Alangu da, K. Tahir'in bu konudaki görüşlerini benimser. Mahmut Makal da Kemal Tahir'e, 'Bozkırdaki Kıvılcım' adlı yapıtıyla karşılık verir. (a.g.y., s. 258-260)

Mustafa Ekmekçi, Türk kültürüne yaptığı büyük katkılardan dolayı H. A. Yücel'e önemli bir yer verir yapıtında. Yücel'in başarılı bir politik yaşamı vardır. "O, dünya tarihinde bir benzeri gelmemiş bir Milli Eğitim Bakanı'dır. Onun zamanında, çok önemli 6 kültürel etkinlik yaşama geçirildi:

  1. Halk Eğitimi seferberliği,
  2. İlköğretim seferberliği,
  3. Köy Eğitim seferberliği,
  4. Okuma-yazma seferberliği,
  5. Teknik Öğretim seferberliği,
  6. Yayın seferberliği.

Milli Eğitim Bakanlığı, 10 tane dergi yayınlıyordu. Beş yılda 531 kitap basıldı. Yabancı dillerden 900 kitap çevrildi. Bu hizmetlerden yalnız biri insanı ömrü boyunca mutlu etmeye yeter."  (Rauf İnan, a.g.y., s. 147)

Yusuf Ziya Ortaç'ın deyişiyle, H. A. Yücel, kafası kadar gönlü de zengin bir insandı. Okurdu ve yazardı. Düşünürdü ve duyardı. Doğuyu da, Batı'yı da tatmıştı. (a.g.y., s. 57)

Ekmekçi, İ. H. Tonguç'a çok önem verir. Onun hakkında 14 yazı yazması, ayrıca Köy Enstitüleriyle ilgili diğer yazılarında da ondan söz etmesi, bunun bir kanıtıdır. Ekmekçi, onun hakkındaki ilk yazısını, ölümünün beşinci yılında (Haziran 1965), Tonguç'un Eserini Gençlik Tamamlayacak adıyla İmece dergisinde yayımlar. (a.g.y., s. 23)

Mehmet Başaran'ın dediği gibi, "Tonguç, yaşamını halka adamış, halkın mutluluğa kavuşması yolunda savaşmış bir destan kişidir."

Emin Özdemir, Köy Enstitüsü serüvenini şöyle anlatır:

İ. H. Tonguç'un ülkeyi derinden aydınlatan ışığı, kimi çevrelerde tedirginliğe yol açmıştı. Köy Enstitüleri'nde, kulluktan yurttaşlığa geçmenin savaşımı veriliyordu. Enstitü çıkışlı öğretmenler, gittikleri yerlerde, kulluktan yurttaşlığa geçmenin savaşını başlatıyorlardı. (a.g.y., s. 347)

Ekmekçi, Tonguç'un öğrenimi üzerinde durmuştur. O, ilk ve ortaokulu Silistre'de, öğretmen okulunu Kastamonu ve İstanbul'da tamamladı. Öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra, eğitimini geliştirmek üzere Almanya'ya gönderildi. Orada, 'Bauhaus' ekolünü tanımış, sanat ve genel eğitim üzerine incelemeler yapmıştır. Pestolazzi, Kerschenteiner, Blonsky... vb. eğitimcilerden etkilenmiştir. (a.g.y., s. 271)

Tonguç, bir uygarlık savaşçısıdır. Ona göre, çağdaş olmanın koşulları şunlardır:

  1. Yüzde 80'i okuma-yazma bilmeyen bir ülke çağdaşlaşamaz.
  2. Ortaçağdan kalma bir düzenle endüstri devrimi yapılamaz.
  3. Yüzde 80'i köylü olan bir ülkede, köyü kalkındırmadan hiçbir şey yapılamaz.
  4. Ortaçağdan kalma skolastik bir eğitimle uygarlığa erişilemez.
  5. Kaderci bir dünya görüşüyle başarıya ulaşılamaz.
  6. Demokrasi ve halkçılık ilkesi uygulanmadan sosyal sorunlar çözülemez.
  7. Yaparak  öğrenme  ilkesi  uygulanmadan  insanlar  üretken  olamaz. (a.g.y., s. 351)

Köy Enstitüleri'nde okuma eğitimine çok önem verilirdi. Bu nedenle, Ekmekçi, M. Makal'ın bu konudaki düşüncelerine yer vermiş yapıtında. Makal'ın anlattığına göre, Enstitüler'de, bir öğretmenin gözetiminde toplu okumalar yapılırdı. Ayrıca, kişisel okuma alışkanlığı kazandırılırdı. Boş zamanlar, kitap okuyarak değerlendirilirdi. Türkiye'de çıkan bütün dergiler, gazeteler, Enstitüler'e gelirdi. Öğrenciler, su içer gibi okurdu. (a.g.y., s. 181)

Köy Enstitüleri'nde uygulamalı eğitim yapılırdı.

Yaşam için gerekli olan her şey, öğretmenler ve usta öğreticiler tarafından önce öğretilir, sonra yaşama geçirilirdi. Örneğin, önce nasıl sıva yapılacağı hakkında gerekli bilgiler verilir, sonra da bir duvar üzerinde denemesi yapılırdı.

M. Ali Kamacıoğlu, Köy Enstitüsü olayının içinde bulunan bir kimse olarak, bu konuda, bizlere şu bilgileri veriyor:

Köy Enstitüleri'nde, 'İş içinde, iş için eğitim' uygulanırdı. Her alanda, bir öğretmen veya ustaöğretici gözetiminde bütün öğrencilerce yürütülürdü. Okul yönetimi yanında, bir de öğrenci yönetimi vardı. Amaç, öğrencilerin kendi kendilerini yönetmesi ve denetlemesiydi. (a.g.y., s. 167)

Açıklamalardan anlaşılacağı gibi, Köy Enstitüleri'nde demokratik bir yönetim uygulanırdı. Zaman zaman, öğretmen ve öğrenciler bir yerde toplanır, demokratik bir yöntemle hiç çekinmeden herkes birbirini eleştirirdi.

Köy Enstitüsü olayı, ülkemizde ve ülke dışında büyük yankılar yapmıştı. Yapıtta, bu yankılardan örnekler verilmiş, enstitüler hakkında gerçekten güzel söylenmiş sözler var. İşte örnekleri:

Köy kalkınmasının, Köy Enstitüleri'nin düşün babası Atatürk'tür. Saffet Arıkan'ı Milli Eğitim Bakanı yaparak, 'Eğitmen kursları'nı başlatan odur. (İsmail Hakkı Baltacıoğlu, a.g.y., s. 343)

Köy Enstitüleri, köylerimize yönelik bir bilinçlenme, bir aydınlanma hareketidir. (Vedat Günyol)

Köy Enstitülü olmak, uygarlığın, çağcıllığın, Atatürkçülüğün de ölçüsüdür. (Mustafa Ekmekçi,  a.g.y., s. 368)

Köy Enstitüleri'nin amacı, sadece okur-yazarlığı yaygınlaştırmak, tüm köylüleri okullaştırmak, üretim yaşamını canlandırmak değildi. Geri yaşamı, tümüyle değiştirmek, halkı köleliğin her çeşidinden kurtarmaktı.

En güç koşulları, insan eğitimi ortamına dönüştüren, orada insan yetiştiren eylem, Köy Enstitüleri'dir. (Mehmet Başaran, a.g.y., s. 80-81, 173)

Köy Enstitüleri, üretime dönük eğitimle halk çocuklarının okutulmasının yollarını açmak bakımından eşsiz bir deneyimdir. (Server Tanilli,  a.g.y., s. 354)

Köy Enstitüleri, ancak demokrasi, eşitlik ve sevgi uğrağı olan bir çevredir. (Ahmet Emin Yalman, a.g.y., s. 322)

Cici demokrasiye geçildikten sonra, Köy Enstitüleri de dumura uğratıldı. İmam hatip okullarına, Kur'an kurslarına, ortaçağımsı gerici kuruluşlara feda edildi. (Çetin Altan, a.g.y., s. 366)

Bugün, imam hatip okulları pıtrak gibi çoğaldıysa, ülkede yoksul halk çocukları okullara girmek için can atıyorsa, Tonguç'un yaktığı ışık söndürüldüğü içindir. (Emin Özdemir, a.g.y., s. 348)

Türkiye, tarihinde ilk kez Köy Enstitüleri'yle çağı yakaladı. Çünkü, Köy Enstitüleri okul değildi, cumhuriyetti. Köy Enstitüleri okul olsaydı, kalıbının içerisinde kalırdı. Cumhuriyet olduğu için, cumhuriyetin bütün ilkeleri Köy Enstitüleri'nde vardı. Demokrasi en geniş anlamıyla Köy Enstitüleri'nde uygulanırdı. (Ali Yılmaz, a.g.y., s. 231)

Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı, Türkiye'nin de, Türk köylerinin de yapısı bambaşka olacak, köylüler bilinçlendirileceği için gerici iktidarlar ülkeye egemen olamayacaklardı. (M. Ekmekçi, a.g.y., s. 105)

Köy Enstitüleri'nin yıkılmasıyla başarıyla işleyen bir eğitim ahlakı çökertilmiş oluyordu. Halkın bilinçlendirilmesi durduruluyor, düşüncelere zincir vuruluyordu. Bunlar, gerçekte demokrasiyi yozlaştırmanın ilk adımlarıydı. (M. Ekmekçi,  a.g.y., s. 100)

Verilen bilgilerden ve yapılan açıklamalardan anlaşılacağı gibi Köy Enstitüleri çağdaş kurumlardı. Yaşatılsaydı, Türkiye'nin çehresi değişir, köyden kente yoğun göç, çarpık kentleşme olmaz, bugünkü birçok sıkıntıları yaşamazdık.

Ekmekçi, sevecen bir insan. Olaylara ve insanlara yaklaşımı içtenlik dolu. Bu nedenle, onu seviyorunuz. O, halkçılığı, yapıtları ve usta gazeteciliğiyle daima gönüllerimizde yaşayacaktır.

O, Köy Enstitüsü olayını ayrıntılı bir biçimde ele almak suretiyle günümüze ışık tutmuş, bizleri aydınlatmıştır. Köy Enstitüleri hakkında bilgi edinmek için mutlaka okunması gereken bir yapıt.

M. Ekmekçi, Öksüz Yamalığı-Köy Enstitüleri, Çağdaş Yayınları,      İstanbul, 1996.