Ölüm bir yok oluş değil ki, neden korkalım?
Bir damla sudan geliyoruz; toprakla, havayla, suyla yaşıyoruz; sonra da toprakla bütünleşiyoruz. Evrimin doğal çevrimi.
Ölümden neden korkalım ki?..
Toprakla bütünleştikten sonra moleküllerimiz yeniden doğacaktır. Bir otta, bir ağaç yaprağında, bir kuşun kanadında, bir atın yelesinde, bir yağmur damlasında yeniden doğacağız.
Ölümden neden korkalım ki?..
Korkulacak olan yanlış yaşamaktır.
İnsana değil, zulme hizmet edenler korkmalıdır.
Benciller, kötüler, kötülere kulluk edenler, sinsiler, insan olmadan yaşayanlar korkmalıdır.
Yanlış yaşayanlar, gereksiz yaşayanlar, zoraki yaşayanlar, yaşarken neden yaşadığını bilmeyenler ölümden korksunlar.
Severek yaşayanlar, bilerek yaşayanlar, üreterek yaşayanlar, yaratarak yaşayanlar ölümden korkmazlar.
Ölüm bir ayrışmadır.
Ölüm bir hesaplaşmadır.
Ölüm bir aşamadır.
Ölüm hayatın arkadaşıdır.
Ölümden neden korkalım ki?..
* * *
Mustafa Ekmekçi toprakla bütünleşmiştir.
O, vitrinde duran bir şilt değildir. Bir kokteyl kadehi, şampanya köpüğü değildir.
Mustafa Ekmekçi bir hamur teknesidir. Ekmek yapacağınız zaman aradığınız, her zamanki yerinde bulduğunuz, içinde hamur yaptığınız, işiniz bitince gene yerine koyduğunuz hamur teknesi.
Alçakgönüllü, sabırlı, çalışkan, güler yüzlü, hoşgörülü bir hamur teknesi olmayı çok sevdi. Hiç pasta kalıbı olmaya imrenmedi. Onun için de ekmek arayanların dostu oldu. Ekmekle yaşayalar onu arayıp buldular. O da sağlam, geniş tahta yapısıyla hamur yapmaktan sevinç duydu, bıkmadı, sıkılmadı, yorulmadı. Kendisine gelenler arasında hiç ayrım yapmadı. Bu önemlinin işidir, bu önemsizin işidir demedi. Ekmek isteyenler hep onun dostu oldu.
Kendisini hiç aldatmadı.
Kendisini hiç yanıltmadı.
Kendisini hiç şaşırtmadı.
Ekmekçiydi, hamurlar yoğurdu, ekmekler yaptı.
Ölümden neden korksun ki?..
O, toprakla bütünleşti. Şimdi buğday başaklarında yeniden doğacaktır.
* * *
Yerli kültürleri ölülerini şarkılarla, danslarla, çiçeklerle uğurlarlar. Onun yeni bir hayata başladığına inanırlar. O yeni hayata neşeyle, şarkıyla, dansla uğurlarlar.
Biz de toprakla bütünleştiğine inandıklarımızı böyle uğurlamalıyız.
Onun gene iyiliklerle, gene güzelliklerle, gene insanlıklarıyla aramızda yaşayacağına inanmalıyız.
Öyle olmadı mı? Öldü denilenler öldü mü?
Ruhi Su öldü mü? Uğur Mumcu öldü mü? Orhan Apaydın öldü mü? Aziz Nesin öldü mü? Daha niceleri öldü mü?
Kendisini aldatmayanlar ölmez.
Kendisine ihanet etmeyenler ölmez.
Ekmeği alıyorum.
Öpüp başıma koyuyorum...
Cumhuriyet, 26 Mayıs 1997
Biz Bize