Ekmek Kadar Temiz Su Gibi Aydın

Rahmi Yıldırım

Söz ve yazıyla her şeyi anlatmak mümkün; ama ölümünden sonra Mustafa Ekmekçi'yi anlatmaya çalışmak boşuna bir çaba. Ne yazılsa ne söylense, eksik kalacak.

Aklıma ilk geleni yazayım: Dürüst, özü sözü bir, mert, saydam, alçak gönüllü çok fazla kimse tanımadım. Mustafa Ekmekçi, işte böyle, adam gibi bir adamdı.

Yanlış bilmiyorsam, Mevlana söylemiş: Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün. Mevlana'nın postu serdiği topraklarda doğup büyüyen Ekmekçi, tam da Mevlana'nın söylediği gibi yaptı. Göründüğü gibi oldu, olduğu gibi göründü, olduğundan başka türlü görünmeyi hiç düşünmedi. Cumhurbaşkanı'nın karşısında nasıl durdu ve davrandıysa, yoksul emekçinin ve garibanın karşısında da aynen öyle oldu.

Hangi ortamda bulunursa bulunsun, esen rüzgara göre yön belirlemedi, nabza göre şerbet vermedi. Öfkenin kızgınlığın herkesi teslim aldığı topluluklar karşısında, Nasrettin Hoca'nın yüzyıllar sonraki bir hemşerisi olarak gülen düşünceyi seslendirdiği gibi, yerine göre yanardağ gibi öfke püskürtmekten geri durmadı.

Yazdığı gibi yaşadı, yaşadıklarını yazdı. Yazılarını cesur bulan ve nasıl başardığını soranlara, Hüseyin Cahit Yalçın'dan örnek verip, "korkarak" diye yanıt vermekten gocunmadı.

Selçuk Altan'ın deyişiyle "Acıyı paylaşıp azalttı, sevinci paylaşıp çoğalttı."

Kişisel bir anı olarak, Türkiye'de sivil faşist terör ve örgütlenmenin azgınlaştığı 1970'li dönemin ikinci yarısında, Harbiye'deki "Irkçı faşoların" örgütlenme çalışmalarını teşhir ettiği yazılar, yurtsever devrimci subay adaylarını ferahlatan yazılar olarak belleklere kazındı; sıkıyönetim mahkemelerine delil olarak sunuldu.

Babam yaşındaki Ekmekçi ile aynı meslekte yan yana gelmek, 1980'li dönemin ikinci yarısında kısmet oldu. Hep "ağabey" olarak yaklaştım; bütün dostlarına yaptığı gibi O, beni de arkadaşı olarak bildi. Halef selef olma mutluluğunu da yaşattı bana.

1990 yılında, ÇGD genel başkanlığını "artık gençlere bırakmak gerektiği" yolundaki düşüncem, giderek, Ekmekçi'ye takılma denemesi olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştü. İleri yaşına karşın, genç yüreği ve beyni ile, ÇGD misyonuna genel başkan olarak omuz verdi; 6 yıl boyunca, örgütlü savaşıma inancını basın emekçisi kimliğiyle bütünleştirerek hem örgüt genel başkanı hem örgüt emekçisi oldu.

Türk basın tarihinin en ağırlıklı kolu "Saray gazetecisi - Köşk gazetecisi - Holding gazetecisi - Mehmetçik gazeteci" geleneğinden ayrı olarak, Mustafa Ekmekçi, yazdıklarında ve yaşamında hep "basın emekçisi" olarak kaldı. Demokrasinin ve emekçilerin hizmetindeki yüreğini ve beynini ancak ölüm susturabildi.

Hepimizin başı sağolsun.

ÇGD/Çağdaş Basın 21 Mayıs 1997