Suç Adamlar

Gülşen Karakadıoğlu

Kimileri varlıklarının değerini size belirtmek gereğini duyumsamaz. Önemlerini vurgulamazlar. Onlar vardı, seviyoruzdur ve bu çok doğaldır. Ekmekçi de öyleydi. Tevazu vardı evinin döşenişinde, yaşam biçiminde ve ailesinin davranışlarında… Yıllardır kullanılagelmiş eşyaları, kitapları ve insanlarıyla dost, sıcak ve hayli sade.

Ekmekçi'yi bugünlerde başka bir nedenle andık. Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Ekmekçi'yi bir konuşması nedeniyle yargıladı. İnsan Hakları Derneği'nin bir toplantısında yaptığı bir konuşma nedeniyle… "Sanık"   Ekmekçi, diğer sanıklardan dernek Genel Başkanı Akın Birdal'ın önerisi ve duruşma yargıcının kabulü üzerine, duruşmada bir fotoğrafıyla hazır bulundu. Kendisine, Birdal'ın getirdiği bir kırmızı karanfil ve izleyiciler arasındaki Aldoğan Ekmekçi de eşlik ediyordu. Şiirin ustası Fazıl Hüsnü Dağlarca "Mustafa Ekmekçi İçin Ağıt" ında, basın ustası Ekmekçi için boşuna dememiş:

Yayımlamıştı dergisinde

"İkili Anlaşma Anıtı" nı1

Çağrıldı yargılandı kimbilir kaçıncı kez

Suç adam.

Mükremin Mungan'ın tasarladığı mezar taşına (Ekmekçi gömüt mü derdi?) ağıttan şu dörtlüğü de yazdıracak ailesi:

Yayın saraylarında değil

Tek soğanı eşitçe bölünmüş sofralarda

Toplumun eline sımsıcak değer

Ekmek adam.

Bunca uluslararası sözleşmeye atılan imzalar, Türk ve Amerikan usulü edilen yeminler ve benzeri tüm vaatlere karşın insanların hala düşüncelerinden, düşüncelerini ifade etmelerinden ötürü sanık, dahası zanlı ve tutuklu oldukları bir ülkede yaşıyoruz.

Öykücü Eşber Yağmurdereli birkaç cümlelik bir konuşması nedeniyle, yeniden hapis cezasına çarptırıldı. Tecil edilen eski cezasıyla birleştirilince 19 yıl hapis yatacak. O'na, Işık Yurtçu'ya, İsmail Beşikçi'ye ve yargılanmakta olan Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Akın Birdal'a daha kimleri ekleyeceğiz bilemiyorum.

Şu anda 141-142'yi kaldıran partinin Genel Başkanı Başbakan. Susurluk konusundaki yürekli tavrıyla birilerinin yazgısını tersyüz etmeyi başardı. Bülent Ecevit demokrasi kültürümüzün, sivil yaşamın saygın ismi. Kendisini susturmaya çalışan hiçbir güç başarılı olamadı. O güzel Türkçesiyle karşı düşüncelerini her zaman, her ortamda dile getirdi. Hüsamettin Cindoruk ise mizah yazarlarını kıskandıracak yaratıcılıktaki diliyle Yassıada'dan bu yana doğrularını söylemekten hiç caymadı. Bu uğurda çok şeyden vazgeçti.

Siyasal yaşamımızın bu üç önemli ismi, 1997 yılında, düşüncelerini söyledikleri için cezalandırılan insanların sorumluluğunu nasıl üstlenecekler? Sivil yaşamla böylesine çelişkili yasalar kendi geçmişleriyle çelişmiyor mu? Bu, "prototip düşüncey'le izinli" yasal düzenlemeyi nasıl içlerine sindirip savunabilecekler?

Sanırım bu yönetimin önündeki öncelikli iş, düşüncenin suç oluşturmadığı bir ülke yaratmak. Belki böylelikle bizler de farklı düşünceye tahammül etmeyi öğrenmeyi deneriz. Bir yerlerden başlamamız gerekmiyor mu?

Radikal, 8 Temmuz 1997
Değinmeler

  • 1. Dağlarca'nın, Tüm  dergisinde yayımlanan şiirinin adı.