Prof. Steven Pinker, "Massachusettes Institute of Technology" (M.I.T.)'nin "Cognitive Neuro Science" Merkezi'nin direktörüdür. Yapmış olduğu araştırmalar nedeniyle önemli ödüllere layık görülmüş olan bu bilim adamının "Akıl nasıl çalışır?" başlıklı bir kitabı yayınlandı. (W.W. Norton and Company, New York, London, 1997) New Yorker dergisinin kitap bölümünde, Oliver Morton, bu eseri, "her türlü içgüdüsel davranışı sorgulamakla yetinmediğini, bunların nedenlerini de açıkladığını" belirterek tanıtmış. Pinker, matematikçi Alan Turing'in "Beynin bir bilgisayar gibi çalıştığını" ileri süren teorisi ile Darwin'in nazariyesinden hareket eden John Tooby adlı antropolog ve bir psikolog olan Leda Cosmides'in oluşturdukları "Evrimsel psikoloji" den yararlanarak birçok "his, duygu, tutku" yu açıklamaktadır.
Kitabın bir bölümünde çeşitli toplumlarda ve dinlerde geçerli olan belli gıda maddeleri ile ilgili yasaklar, derinine incelenmiş: "Mesela, Hindular sığır, Museviler domuz yemezler... Niçin? Niçin Musevilere kabuklu deniz hayvanı ve sütle beraber et yemek yasaklanmıştır?" Binlerce yıldır bu yasaklar için gerekçeler aranmış ve tabii ki bulunmuştur. Birkaçını "Encyclopedia Judaica" dan aktaralım:
İsa'dan yüzyıl önce Aristeas şöyle demiştir:
"Perhizle ilgili yasakların amacı ahlakidir: Kanlı nesneleri yemekten kaçınmak insanoğlunda kan dökme konusunda bir korku yaratarak onun şiddete yönelik içgüdülerini bastırır."
Isaac ben Moses Arama, bu yasakları şöyle yorumlamış: "Bunlar, bedene değil ruha zarar verdiklerinden düşünme gücünü köreltip sapık ve zalim yönelmelere, yaratanın amacıyla çelişen davranışlara yol açtıklarından yasaklanmışlardır."
Maimonides'in bu yasaklar konusundaki düşünceleri şunlardır: "Kutsal kitabın bize yasakladığı bütün yiyeceklerin bedenimize zararı vardır. Domuzun eti, bu yaratık pis olduğundan, pislik yediğinden yasaklanmıştır. Barsakların yağı, bunlar insanın karnını mahvettiklerinden ve kanı soğuttuklarından yenmemelidir... Süt içinde pişirilmiş et de insana tıkanıklık hissi verir."
Nahmanides: "Kutsal kitapta yüzgeç ve derideki pulların bahis konusu edilmelerinin nedeni, bunlara sahip olan balıkların suyun yüzeyine yaklaşabilmeleri ve tatlı sularda da bulunmalarıdır. Pulsuz ve yüzgeçsiz balıklar ise ısıdan yoksun dip çamurunda yaşadıklarından sağlığa zarar verirler." Pinker'e göre birçok Musevi domuz yasağının, bu yaratığın etinde "trichinosis" denilen hastalığa yol açan bir parazitin bulunabilmesi nedeniyle konduğuna inanmaktadır. Oysa bu gerekçenin geçerliliği olsaydı kutsal kitap "domuz yemeyin!" demez, "az pişmiş domuz yemeyin!" derdi. Pinker, başka araştırıcıların da yemekle, içmekle ilgili yasakların ekolojik ve ekonomik gerekçeleri olduğunu belirttiklerini hatırlatıp şöyle demektedir:
"Yahudiler ve Müslümanlar çöl kavimleriydiler, domuzlarsa, orman hayvanlarıdır. Bunlar insanın muhtaç olduğu suyu, meyveleri sebzeleri tüketip zarar verirler.
Bu dinlerde geçerli bayram ve önemli günlerde yenen hayvanların yani sığırın, koyunun, keçinin tümü çöldeki otları yer ve insanın besisine ortak olmazlar.
Hindistan'da sığırlar süt verdikleri, tezek sağladıkları, saban çektikleri için mübarektirler."
Pinker bütün bunları sayıp döktükten sonra soruyor: Yüzyıllarca önce yaşamış çöl Yahudisi için geçerli olan bu kurallar bugün niçin Polonya ve New York'ta yaşayan Musevilere uygulansın? Acaba bu yasaklar, grubu, bir dine mensup olanları belirleyen semboller gibi birer etnik belirteç midirler?
Pinker'e göre, küçük yaşlarda edinilen yeme, içme zevkleri ve nefretleri, daha ileri yaşlarda da geçerli olduğundan, gruptan ayrılmak, karşı tarafa katılmak niyetinde olanları, din değiştirmeye yatkınları frenleyecek bir koşullandırmadır bu yasaklar...
Tanrı, bize aklı, kısacık ömrümüzde karşımıza çıkan sorunların sadece bir bölümünü irdeleyelim -gerisini- mesela din kitaplarında okuduklarımız konusunda düşünmeyelim diye mi vermiştir?
Bu konularda düşünmesi, bu başarılı bilim adamını Prof. Pinker'i cehennemlik mi kılar, ya da bu hocanın yazdıklarını okuyan müminler günah mı işlemiş olurlar? Bu soruları, bu yasakları derinine incelemiş olan Mustafa Ekmekçi'yi saygı ile anarak soruyoruz biz!..
Cumhuriyet/Dergi, 30 Kasım 1997, Sayı: 610
Pazarın Penceresinden