Anıların Ardında

Mehmed Kemal

Ankara'da bir işiniz var, çözümlemek mi istiyorsunuz? Kolay; Ekmekçi'ye söyleyelim dersiniz, Ekmekçi çözer. Böyle başlayan bu yazıyı bundan on yıl önce yazmışım (4 Kasım 1987), hâlâ yeni ve taze. İşin tuhafı bu yazıyı Ekmekçi de sütununa almış, ben de almışım. Sonra kitaba koymuşum. Ekmekçi de koymuş.

"Vedat'a pasaport vermiyorlarmış."

"Ekmekçi'ye söyleyelim."

"Okullara din dersi konuyormuş."

"Ekmekçi'ye soralım."

Milli Eğitim Bakanlığı'nda üst düzeyde bir bürokrat telefon ediyor.

"Şu sizin Ekmekçi'ye söyleyin, en gizli yerimize giriyor, sormadan yazıyor. Sonra iyi olmaz."

"Sorarsa söylüyor musunuz?"

"Söylüyoruz."

"Ekmekçi de yazıyor."

"Sonra biz de zılgıt yiyoruz."

Ekmekçi'nin doğru haber titizliğine bir örnek. Haberi alıyor, okeyletmiyor. Haber iki yetkilide de var. Biri yalanlıyor, öteki doğruluyor. O zaman Milliyet' te çalışıyor. Abdi İpekçi'den bir not:

"Ekmekçi'den yalan haber."

Hemen istifa ediyor. Araştırılıyor, haber doğrudur. Bu nedir?

"Yalan yazan bir gazeteciden kurtuluyorsunuz."

Haberin doğruluğu anlaşılıyor. Abdi Bey de doğruyu öğreniyor.  Şimdi gelelim işin doğrusuna… Ekmekçi'den haber doğrulanıyor.  İlhami Soysal büro şefidir.

"Ben istifa ediyorum" diyor.

Ortalık karışıyor. Sorun teleks notlarıyla çözülür gibi değildir. Abdi, "Beni telefondan arayın" diyor.

"Haber yalanlandı" diyor.

"Haber yalanlandı, yazan değil."

Böylece haber elden ele dolaşıyor, doğruluğu pekiştiriliyor.

Abdi İpekçi'nin "Durum" köşesi vardır. Orada "durum" anlatılıyor.

Ekmekçi titiz bir gazeteciydi. Yalan haber semtine uğramazdı.

Mustafa Ekmekçi ile (Yeni İstanbul), Vatan, Cumhuriyet gazetelerinde birlikte çalıştık. Kılı kırk yaran bir titizlikle çalışırdı. Bir haberin doğruluğunu pekiştirmek için bıkmadan, usanmadan çalışır, uğraşırdı.

Bir sır vereyim.

Ekmekçi aslında haber gazetecisi olmak istemezdi, yazı yazmak (yazar) isterdi, köşe yazarı olmayı gözlerdi. Olaylar da onu köşe yazarı olmaya iterdi. Uğur Mumcu gibi araştırmacı olmaya çalışırdı. Yazılarında haber ve araştırma bu bakımdan birbirine eklenirdi. Araştırma çeşnisi yükseldiği oranda okunması tatlanırdı.  Halkın beğenisini kazanmıştı. Halkla bütünleşiyordu. Cenazesinin ardında on binlerin gelmesi de bundan değil miydi?

Her zaman anıların ardındasın Ekmekçi!..

Cumhuriyet, 29 Eylül 1997
Politika ve Ötesi