Refah Partisi Kapatılmalı mı?

Zülfü Livaneli

Öylesine karışık ve önemli günlerden geçiyoruz ki bir yazar, bir aydın ya da bir yurttaş olarak her gün yepyeni bir tavır belirtmek zorunda kalıyorsunuz.

Gelişmeler karşısında sinmek, susmak, geçiştirmek yerine düşündüğünüzü apaçık söyleme yolunu seçmişseniz işiniz biraz daha zorlaşıyor.

Geçtiğimiz aylarda kaç kez bu ülkede şeriat rejimi ya da darbe istemediğimizi belirttik.

Şeriat rejiminin darbe yoluyla durdurulmasına karşı çıktık.

* * *

Şimdi de önümüze bir kapatma davası çıktı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, iktidardaki Refah Partisi'nin kapatılması için dava açtı.

Sayın Başsavcı görevini yapıyor.

Çünkü Başsavcı siyasi partilerin beyan ve davranışlarının Anayasa'ya ve Siyasi Partiler Yasası'na uygun olup olmadığını izlemekle yükümlü.

Refah Partisi'nin ise bu yasaları pek önemsemediği ve her fırsatta delmeye çalıştığı bir gerçek.

Bu bakımdan Sayın Başsavcı bir hukuk adamı olarak görevini yapıyor.

* * *

Ne var ki Refah Partisi'nin kapatılması hukuk açısından olmasa bile siyasi açıdan son derece zararlı.

İktidar partisinin kapatılması, Türkiye'deki demokrasinin daraltılması anlamına geliyor.

Oysa bizim ihtiyacımız, demokrasimizin güçlenmesi ve alanının genişlemesi.

Parti kapatarak rejimi savunmanın doğru bir yöntem olmadığını düşünüyorum.

Refah Partisi'ni kapatarak ya da darbeyle alaşağı ederek, Refah zihniyetini yok edemez, tam tersine güçlendirirsiniz.

Ben, Refah Partisi politikalarının tam karşısında yer alan bir insan olarak, kapatma girişimine karşı çıkıyor ve Refah'ı yeneceğimiz tek alanın sandık olduğunu belirtmek istiyorum.

Bu olanak vardır.

Refah sandıkta geriletilebilir.

Ve bu yol, en doğru yoldur.

Bence, Başsavcı'nın yasadışı beyan ve uygulamalardan dolayı Refah'ı uyarması ve sorumlular hakkında soruşturma açılmasını istemesi daha doğru bir yöntem olurdu.

* * *

Ankara'da sevgili dostum Mustafa Ekmekçi'yi ziyaret etmek istiyordum. Kısmet olmadı. Bu sıcak ve dost yüreği kaybettik. Sevenleri onu hiç unutmayacak.

* * *

Burak ve Sakis'in Yeşil Hat konserine de değinmek istiyorum. Bu iki genç sanatçı pop kalıplarını aşarak bir dostluk mesajında buluştular ve müthiş bir başarıya imza attılar.

Altı yıldır gündemimizde olan bu proje sevgili Mikis Thedorakis'in hastalığı yüzünden gerçekleşemedi.

Ama bayrağı gençler devraldı.

Çabaların boşa gitmediğini ve bizden sonraki kuşakların da bu işe sahip çıktığını görmenin mutluluğu içinde ikisinin de gözlerinden öpüyor, bütün kalbimle kutluyorum.

* * *

Bazı gazeteler hipodrom konserinin Sultanahmet'le kıyaslanmasının ve yirmi kat büyük olduğunu belirtmenin bölücülük ve tahrikçilik olduğunu yazıyorlar.

Hiç ilgisi yok!

Bu yazıların amacı, ülkede sadece Refah'ı destekleyen kitlelerin yaşamadığı, bu düşüncelere karşı çıkan milyonların da varlığını hatırlatma amacını güdüyor.

Laik - demokrat milyonlar "biz de varız!" diyorlar.

Madem ki Sayın Başbakan Sultanahmet mitingi için "İşte halk! Halkın sesi Hakkın sesidir!" dedi, biz de hipodrom için aynı şeyi söylüyor ve "Bu kitlenin sesi de Hakkın sesidir!" diyoruz.

Bir yazar hipodromu kastederek "bizim yerimiz at meydanı değil er meydanlarıdır" demiş.

Bu muhafazakar dostumuz Sultanahmet Meydanı'nın Osmanlı'daki adının At Meydanı olduğunu unutmuş galiba.

* * *

Son söz: Refah Partisi kapatılmamalı, seçimlerde yenilmeli!

Ve bunun mümkün olduğuna canı gönülden inanıyorum.

Milliyet, 23 Mayıs 1997
Dünya Değişirken