Mustafa Ekmekçi'ye Dair

Remzi İnanç (Yayımcı - Yazar)

Ne tuhaf, daha geçen yıl bu günlerde aramızdaydı.

Aynı kentte yaşamamıza karşın çok sık görüşmüyorduk. Arada sırada telefonlaşıyorduk; karşılaşınca da kucaklaşıp, fıkrada olduğu gibi, fazla bir şey söylemeden, "birbirimizin yüzüne bakıp sadece gülüyorduk."

Rahatsız olduğunu, zaman zaman kontrol / tedavi için hastaneye gittiğini (ya da dışarda bir doktor dostuna göründüğünü) bildiğim halde, yine de onun aramızdan temelli çekip gideceği aklımın kenarından geçmedi bir gün. Öyle ki, hastahaneye (son kez) yatmadan bir iki gün önce, yurtdışında yaşayan bir ortak dostumuzun kitabına arka kapak yazısını büroya fakslarken, telefonla iki kez konuşmuştuk. Hastaneye gideceğini de öyle sıradan bir iş gibi anlatmıştı.

Ekmekçi ile (Bir iki kişi daha var böyle, sadece soyadıyla anılan. Sanki adını soyadını birlikte söyleyince, başka birinden söz edilmiş gibi olunuyor.) Kırk yıla yakın bir tanışıklığımız, hatta hukukumuz vardı. 1960'dan önce Ankara'da çıkan (sorumlu yönetmeni olduğum) "Devrimlere Bekçi"  gazetesine Elazığ'dan yazılar gönderirdi. Daha sonra Ankara günlerimiz.

Sözü uzatmanın pek anlamı yok... Ekmekçi deyince gözümün önüne, beynimdeki ekrana düşen fotoğraf nedense aynı çizgilerden oluşuyor: Söyleneceklerden öğrendiğim, kitaplardan okuduğum Anadolu'nun vefalı, sabırlı, mert insanı... Sorumluluk duygusu geliştiğinden, verdiği sözün sıkı izleyicisi... Gücünce cesur.. Utanmasını bilen, yüzü kızarabilen bir insan.. Bundan ötürü (mü) utanılacak işlerden hep uzak kalmış, güvenilir bir dost... En çok da vefalı. Anadolu'nun halktan yana, demokrat, acılar çekmiş insanlarının bir gizli tarihçisi sanki... Şimdi, tam burada birden anımsadım ve burnumun direği sızladı. Basın hayatına Ekmekçi ile hemen hemen birlikte ve ortak çizgideki gazetelerde çalışmış, mert ve güzel insan Etem Yazgan'ı geçen hafta toprağa verdik. Ekmekçi'yi bu vesileyle bir kez daha anımsadım; Etem'in ölümü böyle sessiz geçiştirilmezdi sağ olsaydı...

Ekmekçi'yi çok anımsayacağız.