Bugün 21 Mayıs 1997, Ankara'da bir süredir yatmakta olduğu hastanede, gazeteci Mustafa Ekmekçi öldü. Öğleden sonra izlediğim hemen tüm TV kanalları, haberini verdiler. Akşam haberlerinde de haber ayrıntılı biçimde yinelendi. Ekmekçi'yi... Cuma günü Ankara'da Maltepe Camisi'ndeki cenaze namazından sonra, Cebeci Asri Mezarlığı'nda dostları, sevenleri, yakınları toprağa vereceğiz.
Ekmekçi, benim otuz yıldır tanıdığım bir değerli insandı. Bu dostluk onun yazılarını okumanın ötesinde, onunla aynı masada oturup konuşmaktan, yurt ve dünya sorunlarını değerlendirmekten ve zaman zaman da karşılıklı dayanışmadan geçti. Yetmiş yaşında öldüğüne göre benden 12 yaş büyüktü, benim ağabeyimdi. Kendisine bir kardeş gibi yakınlık duydum, o da dostlarına hep candan bir dost, kardeş gibi davranırdı.
Ekmekçi, adı biz öğretmenler arasında bir gazeteci-yazar olmaktan önce bizden biri, bir dost, arkadaş, kardeş olarak kabul edilirdi. O hep insanların yardımına koşardı, insanlara yardımcı olmak için çırpınırdı. Kimseye yukardan bakmazdı, kendini hep sizinle aynı düzeyde görürdü. Sevecendi iyimserdi, özveriliydi, dikkatliydi, sorumluydu. İşini ciddiye alıyordu, çok seviyordu. Ele aldığı her konuyu kılı kırk yararak araştırıyordu. Bir bilim adamı titizliğiyle yazıyordu. Yazılarında dostları vardı hep, yüreğinin sıcaklığı vardı; ama yalan yoktu. Yazarken besbelli alınteri döküyordu, çalakalem yazmıyordu. İşte bu yüzden yazıları keyifle okunuyordu, okurları yazılarının tiryakisi olmuştu. Sayıları ona varan kitaplarında da aynı özeni göstermişti.
Şimdi O'na ilişkin anılar ve duygularla dopdoluyum. Çok sık görüştüğümüz yoktu. O'nun sınırlı zamanını çalmak istemiyorduk. Çok gerekli olmadıkça O'nu rahatsız etmezdik. Ama bazı toplantılarımızda O'nun yeri hep vardı. Fırsat bulursa da biz öğretmenlerin toplantılarına katılırdı.
Belki geç katılır; erken ayrılırdı. Özellikle Ankara'da Eğit-Der'de Hamdi Konur'un başkanlığında düzenlediğimiz yemekli toplantılara katılırdı.
Toplantıya ayrı bir tat katardı, herkes O'nun gelmesinden, kahkahalarından, konuşmasından keyif alırdı. Ve Ekmekçi ne yapar yapar mutlaka hesabın ödenmesine de katılırdı. Bize gazeteci olarak, en taze haberleri, değerlendirmeleri kendine özgü o alçak gönüllü konuşmasıyla aktarırdı.
1969 yılının Temmuz'unda Kayseri'de, TÖS'ün Genel Kurulu gericilerin saldırısına uğramıştı. Alemdar Sineması'nda öğretmen yakılmak istenmişti. Saldırı nedeniyle kongre yarıda kaldı. Ankara'ya geldik. Sabahın çok erken saatlerinde Ankara'ya girdik. Ekmekçi'nin can dostu Ali Çiçekli, olayları sıcağı sıcağına basına yansıtabilmemiz için, Çankaya'daki Basın Sitesi'nde oturan Ekmekçi'ye gitmemizi önerdi. Ekmekçi o zamanlar daha bekardı. Sabahın o saatinde hiç yüksünmeden karşıladı, bize ev sahipliği yaptı. Bir yandan da olayı en ayrıntılı bir biçimde bizden sordu, öğrendi ve basına yansıttı. İşte o zaman Ekmekçi'nin ne yaman bir gazeteci olduğunu gördüm.
12 Mart'ın en çetin günlerinde Ekmekçi öğretmenlerin en çok okuduğu Yeni Ortam'da çalışıyordu. Evlenmişti, çocukları olmuştu. Çok sevinçliydi. Yazılarında kızlarının emeklemelerinden, ilk adımlarını atmalarından, ilk sözcüğü mırıldanmalarından sık sık söz ederdi. Kırk yaşından sonra baba olmanın mutluluğuydu bu.
Ekmekçi bir yazar, bir köşe yazarı olmaktan önce bir haberciydi, muhabirdi. Öğretmenlerin haberlerine özel bir önem veriyordu. Benim sorumluluğumda çıkan TÖB-DER'in aynı adı taşıyan haber bülteni Ekmekçi'nin en temel haber kaynaklarından biriydi. Orada yayınladığımız haberleri, Yeni Ortam' da (bültenin de adını vererek) kamuoyuna en geniş bir biçimde yansıtırdı. Ekmekçi'nin bu hizmeti sayesinde bizim bülten de epeyi saygınlık kazandı. Bülten daha çıkmadan önce Ekmekçi, telefon eder, ne gibi haberler var, diye sorardı. Önemli ve ilginç haberleri vakit yitirmeden alır, gazetesinde değerlendirirdi. O zor günlerde öğretmenlere ve TÖB-DER'e sahip çıkması, Ekmekçi'ye öğretmenler arasında büyük ve kalıcı dostluklar kazandırdı. Öğretmenler arasında Ekmekçi en çok sevilen gazeteci olmuştur. Eşinin de değerli bir öğretmen oluşu, Ekmekçi'nin eğitim ve öğretmen sorunlarına özel bir önem vermesine neden oldu, özellikle Köy Enstitüleri konusunda birçok değerli yazı yazdı. Hatta birçokları, Ekmekçi'yi Köy Enstitüsü çıkışlı bir öğretmen-gazeteci sanıyordu, bundan çok memnun olurdu.
Kuşkusuz Ekmekçi'nin gazeteciliği, yazarlığı, ileriden, aydınlıktan yana kararlı savaşımı, O'nu çok yakından tanımış bilim adamları tarafından da değerlendirilecektir. Ama O'nun ölümüyle biz öğretmenler de bir eşi daha bulunmaz bir can dostumuzu yitirdik. O'nu çok özleyeceğiz. Tek avuntumuz sevgi dolu anıları, kitapları ve gazete sayfalarından kitap haline getirileceğine inandığımız aydınlıktan, ileriden, doğrudan, güzelden yana olan yazılarıdır.
abece Eğitim, Ekin ve Sanat Dergisi
Haziran 1997, Sayı: 130