Elli bin kişilik bir orduyu hudutlarımızın dışına süren bir rejim, iç ve dış mihrakların dikkatlerini başka taraflara çekebilmek için olsa gerek, RP'nin kapatılma talebi gibi ciddi bir meseleyi, ciddiyetten uzak bir tavır içinde gündeme sokuverdi. Vatan evlatlarının şen şakrak gittiği serhad boylarından tabutlar içinde geri dönmeleri, sınırımıza asker yığan Suriye'nin hali, belki bu sun'i gündem maddesi ile zihinleri meşgul etmeyebilir.
Kusura bakmayın, bendenizin de bu tür sun'iliklerle kaybedecek zamanım yok. Hiçbir ehemmiyeti olmayan meselelere bakmak dahi, diğerleri ile vakit kaybetmekten evladır sanıyorum...
Binaenaleyh, önce domuzculara başsağlığı diliyorum. Kendilerinin yılmaz savunucusu olan meslektaşım ve adaşım Ekmekçi artık yok. İyi bir domuz eti yandaşıydı, iyi bir Köy Enstitüleri propagandistiydi, yaman bir Arapça Kur'an ve ezan düşmanıydı. Şu sayılan cephelerde kocaman bir gedik açıldı.
Bu fakir, yıllarca onunla aksi tezleri müdafaa etti. Hele 12 Eylül ihtilalinin siyaseti rafa kaldırdığı günlerde, bizim köşe yazarlığı da ister istemez gündelik hayatın hayhuyundan, ideolojik sahaya kaydığı için, benim gibi polemik kulvarında koşan bir kaleme de, domuzcularla kıran kırana bir fikir mücadelesi yolu açılmıştı.
Mustafa Ekmekçi'ye ve ileri sürdüğü realiteden kopuk tezlerine az hücum etmemiştim doğrusu. O zamanlar serde gençlik de var, elime aldığımı öldürmeden bırakmıyorum. Koca Ekmekçi'nin de zaten irşad olma diye bir niyeti olmadığına göre, hayli zaman havanda su dövmüşüz.
O günlerde yine bir "Türkçe ezan" havası tutturmuştu. Biliyorum ki, o meselede samimiyetsizdi; çünkü namazla ilgisi bulunmuyordu. Dayanamadım, dedim ki: "Ezandan murad, namaza çağırmaktır. Sen eğer gerçekten abdest alıp namaz kılacaksan, ben gelir sana Türkçe ezan okurum."
Nerdeee! Bütün ömrü o yanlış çizgide tükendi.
Ona yapılan en büyük kötülük, cenazesini cami avlusuna götürmek olmuştur. İnanmayan, ömrü de İslami değerlere karşı çıkmakla geçmiş bir insanı en son anında götürüp hocalara teslim etmek, bana göre o kişiyi büyük bir azap içinde bırakmaktır.
Yazık oldu Ekmekçi'ye. Ömrünün boşa geçtiğini gözüne sokarcasına cami avlusuna sokulması yetmezmiş gibi, şimdi de kabirde Münker ve Nekir meleklerinin kucağına düştü. Bizim inancımıza göre, Haşre kadar o beladan halas olması mümkün değildir. Yani, keliminin tam manasıyla hasire'd-dünya ve'l-ahiret oldu.
Yine de domuzcuların başı sağolsun...
Akit, 27 Mayıs 1997