Kadayıf Tepsisi Yine Fırında

Yalçın Pekşen

TBMM'de gensoru oylaması öncesi ANAP lideri Mesut Yılmaz'la, kendisini protesto eden RP'liler arasında geçen tartışmayı Meclis tutanaklarından okurken bir sözcük dikkatimi çekti:

"YILMAZ - Sayın Başbakan, MGK'da, komutanlarla uyum içerisinde olduğunu 60 milyon insana açıklamıştır; ama aradan yarım saat geçmeden aynı Genelkurmay 'Biz Atatürk düşmanlarıyla uyum içinde olamayız' diye açıklama yapmıştır. (RP sıralarından gürültüler, yuh sesleri...) Ben yapmadım, Genelkurmay yaptı... (RP sıralarından yuh sesleri)

MUHAMMET POLAT-Yuh olsun.

YILMAZ - Hastir oradan. Hastir. Hadi oradan, köpek. Hadi oradan köpek..."

Bilmem Yılmaz'ın son cümlesindeki garip sözcük sizin de dikkatinizi çekti mi?

Ne demek acaba "hastir?"

Türk Dil Kurumu'nun Türkçe sözlüğünü açtım, böyle bir sözcük yok!

Vural Sözer'in, sürekli elimin altında bulundurduğum ve içinde "yok yok" diye bildiğim "Çoban salatası" adlı yazım kılavuzunda aradım, yine bulamadım.

Çıldıracağım. Ne anlama geliyor bu "hastir?.."

Yılmaz'ın söyleyiş tarzından "çekil oradan, git oradan" gibi bir anlamda kullandığı seziliyor; ama kelimenin orijinali ne?..

"Hadi git oradan..." demek istiyorsa böyle söylerdi. Zaten biraz sonra açıkca "hadi oradan" diyor. Öyleyse bu başka bir şey...

Yılmaz iyi derecede Almanca bilir. Yoksa Almanca bir sözcük mü?.. Ben de biraz Almanca bilirim, ama hiç duymadım. Almanca sözlüğe baktım, orada da yok.

Sözlüklerde yok, ama insanın içinin yağlarını eritiyor sanki...

Anlamını bilmemekle beraber, olaylar karşısında insanın içinden böyle bir ses çıkarmak geliyor.

Belki bir tür doğal tepkidir. Hani insan şaşırdığı zaman "aaa..." ya da sevindiği zaman "iiiii..." gibi sesler çıkarır ya, öyle bir şey olabilir. Bazı insanlar karşısında da böyle bir ses çıkarılıyordur.

Her neyse mükemmel bir ifade tarzı...

Birçok duyguyu birden ifade ediyor.

Bayıldım bu sözcüğe... Ben de kullanacağım. Televizyon izlerken, gazete okurken, hükümetin ileri gelenleri bir şey söylediği zaman ne diyeceğimi bilemiyordum. Artık biliyorum.

Bir de anlamını bilebilsem!..

* * *

Çiller'in son planı şuymuş :

Erbakan'a çıkıp "Başbakanlığı bana ver, bir yıl sonra seçime gidelim..." diyecekmiş.

Ne güzel olur!

Laiklik kurtulur.

Darbe falan olmaz, demokrasi de kurtulur.

En önemlisi millet - kısa bir süre için de olsa- Erbakan'dan kurtulur.

Yalnız bu güzel planın aksayan bir tek yanı var:

Erbakan başbakanlığı vermez.

Çiller'den böyle bir öneri gelirse hemen bir kadayıf tepsisinin başına oturur;

"Tam kadayıfı hazırlıyordum, siz geldiniz muhterem Tansu Hanım. Emriniz başım üstüne..." der, tepsiyi fırına oturtur.

Tansu Hanım :

"Peki ne zaman olur bu iş?" diye sorunca...

"Kadayıfın altı kızarınca..." cevabını oturtur.

Ancak fırının altındaki ateşi yakmayı unutur.

* * *

Bugünkü yazımın bir bölümünde sevgili Mustafa Ekmekçi'yi anmak istiyordum. Ne var ki, Mustafa Ağabey sapına kadar dürüst, emekten-emekçiden yana bir gazeteciydi.

Belki adının yukardan beri saydığım kişilerle bir arada anılmasından üzülür, Rahmetli'yi mezarında fır döndürür diye vazgeçtim.

Sadece Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına ve ailesine sabır dilemekle yetiniyorum.

Akşam, 23 Mayıs 1997
Burdan Bakınca