Sana "sevgili" demiyorum, çünkü sana küstüm! Bu son numaranı hiç ama hiç tutmadım.
Hakkın yoktu bizleri yalnız bırakıp sonsuz dinlencene çekilmeye. Sırası mıydı?
Sırasız ölenlere küser oldum! Başkaldırıyorum!
Laf olsun diye söylediğimi sanma bunu. Sana gerçekten küsüm! "sevgili" demeyeceğim.
En son, Ankara'da, Köktendinciliğe Karşı Aydınlanma Konferansı'nda görüşmüştük. Üşütmüştün, hastaydın, bronşittin galiba, sesin kısıktı, bu yüzden az konuşuyordun. Az buz değil, çok hastaydın. Aklıma babam geldi. O da ölümünden bir iki ay önce hastalanmıştı, ama bana mısın demeden, senin gibi, toplumsal görevlerini yerine getirmişti.
Siz, belli bir kuşağın çocukları, siz kendinizi demirden sanıyorsunuz galiba!
O muzip gülüşünle geçiştiremezsin bu kez Mustafa Ağabey! Kolay kolay bağışlattıramazsın kendini. Sana "sevgili" demeyeceğim.
Ankara'da, rakı içmekten, uzun ya da kısa sohbetlerden, dost meclislerinden artık eskisi kadar zevk almadığını gördüm. Yaşamaktan bezmiş gibi bir halin vardı. Yanımda kimin olduğunu şimdi anımsamıyorum, belki de Varlık Özmenek'ti, ona, bunun iyiye alamet olmadığını söyledim. Daha önce de yaşamıştım babamda buna benzer bir deneyimi de ordan biliyorum.
Seni sarsmak gelmişti içimden.
Ama sen o halinle konferansa gelmiş bizlere destek olmuştun. Sağol!
Gene de küsüm sana Mustafa Ağabey, "sevgili" demeyeceğim...
Bana ne büyük iyiliklerde bulundun. Bundan 11 yıl önce askeri cezaevindeyken benimle tek ilgilenen gazeteci sendin. Köşende beni konu ettin durdun... Üstelik hakim yayın yasağı koymuşken... Savcı en az beş yıl hapsimi istiyordu... Durup dururken... Ortada ne fol ne yumurta varken... Otuzuna daha basmamıştım, geleceğe umutla bakan genç bir bilim adamı adayıydım. Sana çok borçluyum.
Ama sana gene de küsüm, "sevgili" demeyeceğim.
Anımsar mısın, arabanla Ankara'dan Ege kıyısındaki evine gitmiştik birlikte? Tam nerdeydi o ev? İlk geceyi karpuzla, peynirle, bir iki kadeh rakıyla ve koyu sohbetle geçiştirmiştik. Yarı yaşındaydım, ama gene de arkadaş gibiydin benimle.
Başında beyaz bir kasket vardı. Kara derili Mustafa Ekmekçi'ye çok yakışıyordu o beyaz kasket. Sana söylememiştim bunu. Keşke söyleseydim...
Seni kendime çok yakın hissettim. Bir dost, bir arkadaş, bir yakın kaybettim.
Küsüm sana Mustafa Ağabey, "sevgili" demeyeceğim sana.
O gezide Fatma Hikmet İşmen'le tanıştırmıştın beni. Fatma Hanım, TİP senatörü olarak geçirdiği 9 yıldan anılarını anlatmıştı, sonra da anı kitabını imzalamıştı bana. İki günde yutarcasına okumuştum. Kitap yanı başımda şimdi, bakıp bakıp seni anıyorum.
Babamın yakınlarından biriydin, sevdiği ender kişilerdendin. Nesin Vakfı'nda Aziz Nesin müzesinde yer alacaksın elbet. Bir fotoğraf, babamla karşılıklı birer mektubunuz, özel bir eşyan...
Sana küsüm... Yurdunu ve halkını düşüneceğine biraz olsun kendini düşünseydin şimdi aramızda olurdun... Sevgili, çok sevgili Mustafa Ağabey...
Siyah Beyaz, 25 Mayıs 1997
Gûşe