Herkes Arapmış, Arap!

Aydın Engin

Bırakın mizah yazmayı, mizahtan tat almanın önkoşulu kendinle dalga geçebilme yetisi, becerisi ve iç barışıklığı olsa gerek.

Bu derin felsefi giriş ve deyişten sonra gelelim Mustafa Ekmekçi'ye. Bu bir mizah yazısı filan değil. Amaç, bir yanıyla Ekmekçi'yi bir kez daha anmak. "Yeterince anılmadı mı? Günlerdir bütün Cumhuriyet onunla dolup taşmadı mı?" diyenlere ters ters bakıp bir kez de Dinozor' da anmak.

* * *

Ankara'nın gazeteci takımı, özellikle haberciler arasında "hitap modası" sık sık değişir. Bakarsınız bir dönem herkes birbirine "Azizim doktor" diye sesleniyor. Bir süre böyle gider, sonra kim nereden çıkardıysa, "Hemşo" modası başlar. Onu "Albayım" izleyebilir ve askerlikle ilişkisi yedek subaylıktan öteye geçmeyen "matbuat amelesi", kendisine "Albayım, bir elli kağıt borç versene" diyen öteki ameleyi "Valla bende de yok be albayım" diye yanıtlar.

Bir dönem de "Arap" modası çıktı. Modayı başlatan ya Melih Aşık'tı, ya Varlık Özmenek.

"Arap"  hemen tuttu.

Selamlaşılıyor:

"N'aber Arap?"

"N'ossun be Arap, iyilik."

Gece için sözleşiliyor:

"Arap akşama n'apıyorsun?"

"Büroda nöbetçiyim be Arap."

"Ya kır be... Arap Aydın geldi İstanbul'dan. İskele yapacağız. Arap Varlık geliyor, Arap Melih var. Sonra şey gelecek... Şey be, Hürriyet'in Meclis bürosundaki Arap..."

Mustafa Ekmekçi doğuştan bozkır yanığı. "Soyunda Etiyopyalı var mı" diye soranı "Etiyopyalılar Adisabeba'ya Konya'nın Hadim'inden göçetmiştir oğlum" diye yanıtlıyor.

Büronun kapısından sevinç kahkahaları atarak girdi:

"Yahu işe bak, herkes Arapmış be Arap!"

"Nasıl yani?"

"Tabii, haftalardır Meclis'te dolanırken, akşam cemiyet lokalinde filanken sağdan soldan 'Arap' diye duyuyordum. İçimden 'Bunlar bana laf atıyor' diye geçiriyordum. Bugün öğrendim. Herkes Arapmış. Yani Arap herkesmiş..."

Büro kapısı açıldı, Uğur Mumcu girdi. Ekmekçi duraksamadı bile:

"N'aber Mumcu Arap?

12 Eylül duruşmalarını izlemek, gözlemek üzere Almanya'dan ateist bir papazı Türkiye'ye yolladık. Ekmekçi, papazı havaalanında teslim aldı. Ankara-Sıvas-Erzincan-Fatsa-Ankara dolaştırdı. Ankara'dan elleriyle uçağa bindirip yolcu etti. Ardından da Frankfurt'a telefon etti:

"Papazın uçağı kalktı Arap, 18.45'te sizin orda, karşılayın."

Havaalanına gittik. Papazda Türkçe, Ekmekçi'de Almanca nanay. Papaz uçaktan indi. Pasaport kontrolünden geçti. Bizi gördü, güldü. Türkçe konuştu:

"Meraaba Aarap!.."

Cumhuriyet/Dinazor, 28 Mayıs 1997