Gönül Adamı, Halk İnsanı

Refik Durbaş

Önce seslerimiz tanıştı, sonra yüzümüz ve kalbimiz. 12 Mart döneminin "satır arası" yazarıydı. O karanlık dönemde, "satır araları" nda verdiği umudu, aydınlığı okurduk. Sonra aynı gazetede buluştuk. O, yine Ankara'dan, "satır araları" yla umudu, aydınlığı taşıyordu yazılarına. Bense Cumhuriyet gazetesinde düzeltme servisinde çalıştığım için o yazıları ilk okuma bahtiyarlığını...

Sabahın erken saatinde yazardı yazılarını ve unuttuğu bir virgül için dahi telefona sarılırdı. O virgül, sonra bir cümle olur, cümleler yazıya dönüşürdü.

Yazıları kendisi olan yazarlardandı. Herkesle konuşur, herkesi yazardı bu yüzden. Çok okunmasının bir nedeni de buydu sanırım.

Gönül adamı, halk insanı idi. Bir Dikili Festivali'ni hatırlıyorum. Yer darlığından yazar-çizerlerden ayrı düşmüştü. Herkes deniz kıyısında bir pansiyonda kalırken o, bir başka otelde konaklıyordu. Ve sabahları, yazar-çizerlerin değil de "halk plajı" ndan denize giriyordu. Sorulduğunda, "Ben, onların pansiyonunda kalmıyorum ki, oradan denize gireyim" derdi...

İki nedeni vardı bunun da: Biri hakkına saygı duymak, ikincisi o çok sevdiği, içinden geldiği "halk" ın içinde olmak...

Araştırır, irdeler, sorular sorardı; hem konuşmalarında, hem yazılarında. Ama ne kadar araştırılıp irdelense de ölüme kim çare olmuş ki...

Sabah, 22 Mayıs 1997