Mustafa Ağabey ve Bendeki Korku Kavramı

Yılmaz Sunucu (Eğitimci - Yazar)

Korku denilen kavram göreceli. Korku denilen kavram bir dağ. Korku denilen kavram o dağın arka yüzünde. Korku denilen kavramı tanıyabilmek için dağın arka yüzüne geçmek gerekiyor. Ben korku denilen kavramın en büyüğü ile 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde tanıştım.

Korku ile o dönemlerde tanıştım; ama tanışmadan önce de korkudan korkmamaya çalışıyordum. Korkulu dönemler geldiği zaman hemen Mustafa Ağabey'in ev ve iş telefonlarını belleğime yeniden kazıyordum. Mustafa Ağabey benim için, herkes için bir güvence idi. Bir sığınma idi. Korkudan kurtulmanın bir yolu, yöntemi idi.

Bir gözaltı, bir tutuklama anında ne yapıp yapıp Mustafa Ağabey'e bir telefon uçururum diye korkuyu belleğimden kovuyordum.

Bu bir... İkincisine gelince;

Ne zaman Köy Enstitüleri üzerine kitleye iletilecek bir şeyler olursa bir telefonla Mustafa Ağabey'e ulaşıp konuyu anlatıyordum.

En son 3 Mayıs 1997 günü Urla'da beraber olacaktık. İzmir Kitap Fuarı'ndaki beraber imza gününde konuyu kendisine aktardım. Urla'da da beraber olalım, dedim.

Bana:

"Yılmaz ben gelmesem olmaz mı?" dedi.

Ben;

"Mustafa Ağabey kitle konuyu senin ağzından duymak istiyor. Domuzu ve domuzları en iyi sen biliyorsun. Köy Enstitülerini hala anlamak istemeyen domuzlara şöyle kendi sesinle domuzların domuzluklarını sen anlat" dedim.

"Olur öyle ise"  dedi.

İmza saatinden sonra yanında, içi satılmayan kitaplar dolu olan çantaları vardı. Onlar bazı yayımevlerinden yazarlık payına karşılık para yerine aldığı kitaplarmış. İmzadan sonra yanında kalan bu kitapları olanca yorgunluğu ile taşımaya çalışıyordu. Elinden çantaları aldım. Sayın Deniz Kavukçuoğlu'yla beraberce uğradık. Hoşça kal dedik.

Mustafa Ağabey'i Deniz Bey kendi arabası ile havaalanına dek yolladı.

Güle oynaya Mustafa Ağabeyi uğurladık.

3 Mayıs 1997 de Urla'da yapılacak olan Köy Enstitülüler gününde buluşmak üzere ayrıldık. 2 Mayıs gecesi saat 23.30'da Urla Belediyesi'nden bir telefon geldi. "Mustafa Ekmekçi gelemiyormuş" diye. Aynı anda saat 24.00 sularında Mustafa Ağabey evinden aradım.

"Mustafa Ağabey hayırdır. Ne var... Neden gelemiyorsun" dedim.

Bana;

"Yılmazcığım Urla Belediyesi'nden yetkililer ilk olarak benim uçak biletimin gününü kaldırtsınlar. 24 saat önce gününü kaldırtmak olası. Gecikmesinler. Bilet yanmasın. Yazık. Bana gelince; nefes almakta zorlanıyorum. Konuştukça gırtlağım hır hır ötüyor. Bu sesle, bu nefesle kitlenin karşısına çıkamam. Daha doğrusu kitlenin bana acımasını istemiyorum. Kitleye kendimi acındırmak istemiyorum"  dedi.

Sağlık olsun. Geçmiş olsun dedim. En kısa zamanda buluşmak veya tatile çıktığı anda Gümüldür'den kendisini alabileceğimi belirttim.

3 Mayıs 1997'de Urla Belediyesi - KESK - Eğit-Der - Atatürkçü Düşünce Derneği'nin Urla'da düzenlediği Köy Enstitülüler 1. Buluşma Şöleni görkemli geçti. Saat 13.00'te başlayan şölen 01.30'a dek söyleşi, dinleti, yemek, tanışma ve gösterilerle sürdü.

Paneli Mustafa Ağabey yönetecekti. Gelemedi. Panelden önce kendisinin 438 46 01 nolu faksına aşağıdaki iletiyi yollamıştım. Aynı iletiyi panelde katılımcıların imzalarıyla yeniden kendisine ulaştırdık.

İletimizdeki duygularımızı buraya aktarırsam, şöyle:

 

ÖZEL ve İVEDİ

Sayın Mustafa Ekmekçi'ye iletilmesi ricasıyla.

Mustafa Ağabey;

2 Mayıs gecesi telefon konuşmamızda;

'Yılmazcığım. Soluk almakta güçlük çekiyorum. Dinleyicilerime kendimi acındırmak istemem. Uçakta yerimi ayırtmıştım. Yarın saat 8.00'den önce biletimin onayını kaldırttırıver. En kısa sürede aranızda olacağım' demiştin.

Hastane ve yoğun bakım da nereden çıktı?

Sen böyle şeylere pabuç bırakacak bir ağabey misin?

Ne hastaneye ne de başka bir şeye boyun eğersin.

Bak salt biz değil, inan ki Domuz(!)lar bile hastalığına üzülüyor.

Şimdi seni uzaklardan gönlümüzle, pek yakında da kollarımızla kucaklamak isteriz.

 

ŞAKAYI BIRAK.

Hastalık sana yakışmıyor.

Öyle şeylere yüz verme...

Yılmaz SUNUCU

0.232. 342 48 90

Mustafa Ağabeyimize benim ve tüm kitlenin duyguları bu idi. Babasının Gara Mustafası, benim Mustafa Ağabeyim. Tüm kitlenin Ekmekçisi, Ekmek Teknesi Mustafa Ağabey sen ışıklar içinde uyu. Biz ve bu ülke artık senin uğraşlarından sonra domuzu da tanıyor, domuzları da(!)... Bilgin olsun. Türkiye'mizde 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeye çalışılıyor. Politik yelpazenin sağında bulunanlar bile "Köy Enstitülerin deneyiminden yararlanacağız" diyorlar.

Hey gidi dünya hey...

Duy bunları emi...