"Uyanın Heeey" Diye Diye

Oktay Akbal

Kimi zaman kalem durur. Hangi sözcükle başlayacağınızı bilemezsiniz. Elli yıldır hemen her gün yazan bir insan da olsanız! Belki de eliniz varmaz. Daha düne dek telefonda konuştuğunuz, yazdıklarını izlediğiniz, hayalinizde nice güzel anılarını yaşattığınız bir dostu nasıl olur da bu dünyadan kopmuş sayarsınız! Üstelik o dost, yaşam dolu, capcanlı, hiçbir zaman gülümsemesini, güzel günlere inancını yitirmemiş biri ise!..

Mustafa Ekmekçi nisan sonlarında telefon etmişti. Her zamanki sevinçli, mutluluk taşan sözleriyle, kimseninkine benzemeyen kahkahaları ile... Bir de öğrendim, hastaneye kaldırılmış... Daha önce de böyle sayrılıklar geçirmişti, bunu da atlatır diyordum. İyileşme haberini bekliyordum. Derken inanılması çok güç bir haber çıkageldi! Ekmekçi artık yoktu. Ankara Notları'nı bir daha okuyamayacak, sevinçli telefonlarını bundan böyle duyamayacaktım...

Kişi ölümlüdür, bunu en baştan biliriz, Dağlarca "Ben nasıl ölürüm anlamıyorum" demişti. Eklemişti: "Dünya yok olabilir belki"... Her kişi, her yazar bir dünya değil midir? Her dostun ölümü biraz da bizim eksilmemiz, bizim azalmamız, bizim yok olmamız... Yaşam boyu parça parça eksilerek yaşamıyor muyuz?

Ölümü yakıştıramadığımız insanlar vardır. Bir süre ortadan yitip gitseler de bir gün yine karşımıza çıkacaklar! Bir yolculuğa gitmişler, er geç geri dönecekler!.. Ben de, Ekmekçi'yi hep sürekli yolculuklar yapan bir dost olarak anımsayacağım. Onun büsbütün yokluğuna alışamayacağım. Mustafa Ekmekçi yazdıklarıyla, konuştuklarıyla, hele hele kimseninkine benzemez kahkahalarıyla hep aklımda olacak...

"Bugün piyasada 'Atatürkçü' geçinen yığınla kişi var, bir inceleyiniz. Nazım Hikmet'e vatan haini; Köy Enstitüleri'ne 'komünist yuvası' gözüyle bakıyorlarsa, bunlar, gerçek değil, 'düzmece' Atatürkçülerdir."

Yayınlanan son kitabı, "Öksüz Yamalığı"nın (Çağdaş Yayını) son satırları böyle. Köy Enstitüleri konusundaki yazılarını toplayan bir ilginç kitap... Belgesel değerde bir çalışma... Mahmut Makal'ın kitabın önsözünde dediği gibi "Köy Enstitüleri gerçeğini ve kapanışlardan sonra toplumun üstüne çöken karanlığı" en açık, en gerçekçi biçimde anlatan, daha doğrusu tarihe kazandıran bir kitap...

Ekmekçi, Köy Enstitülüden daha çok enstitülü bir yazarımızdır. Köy Enstitüleri konusunda en çok yazı yazan odur. Tonguç örneği bir halk adamıdır. Eğitim ve Köy Enstitüleriyle ilgili olarak Köy Enstitülüler hep onu ararlar. Mektuplar, yazılar; telefonlar yağar ona. Gazetedeki odası arı kovanı gibi işler. Bildiğim kadarıyla bu insan seli bir başka yazara akamaz... Hepsinin sorununu çözmeye çalışır. Yazıları da bu yüzden ona ulaşanların sorunlarıyla, ürettikleri düşüncelerle doludur.

Ben de, herkes gibi Ekmekçi'yi Köy Enstitülü sanırdım. Değilmiş! Ama bu sorunu onun kadar güçle, inançla savunan yoktu. İnandığı konuda hiçbir zaman ödün vermezdi. Okurlar da onun içtenliğine inandıkları için her yazısını, hatta yazılarında satır aralarına sıkıştırdığı gerçekleri öğrenir, aynı davanın birer gönüllüsü olurlardı. Yalnız gazeteci, yazar olarak değil, insan niteliğiyle de eşine az rastlanır bir dost, yalnız yakınlarının değil, herkesin dostu, halkın dostu... Haklı gördüğü davanın en önde gelen savunucusu...

"Uyanın Heeey"

Bir kitabının adıdır bu. Bir sis çanı gibiydi. Yıllardır hemen her gün halkımızı bilinçlenmeye, gerçekleri görmeye çağırırdı. Bir yazarın gücü ne kadardır? Ne kadarsa, o kadarını başarıyla gerçekleştirdi. En karanlık, en umutsuz anlarda hepimizi aydınlatan, savaşıma çağıran yazılardı bunlar... Bundan sonra "Ankara Notları" artık yok! Ama güncelliğini yitirmemiş yazılarını toplayan kitapları dürüst bir gazetecinin aydın sorumluluğu taşıyan bir yazarın seslenişini kuşaklara taşıyacak...

Anısı önünde saygıyla...

Milliyet, 24 Mayıs 1997
Evet - Hayır