Ekmekçi

Erdal Şekeroğlu

Coşkulu bir hava içerisinde Adana'ya geliyorduk Ankara'dan. Barış Treni'nde Mustafa Ekmekçi başı çekiyordu. Doğal olarak yemekli vagonda populasyan yoğunluğu taşıyabileceğinin en az iki katına ulaşmıştı. Ben dahil içkilerimizi yudumlayarak barışa katkıda bulunurken Ekmekçi bir aşağı bir yukarı tren içerisinde turlayıp duruyordu. İki genç gazetecinin konuşmalarına kulak misafiri olmuştum; biri Adana'yı daha önce hiç görmediğini söyleyince diğeri "bir şey kaybetmemişsin, Adana'da pamuk, pavyon ve hacı ağadan başka bir şey yok" diye yanıt vermişti. Çukurova insanının bir çırpıda dışlanmasına nasıl tepki göstereceğimi düşünürken Ekmekçi girdi vagona, "Sayın Ekmekçi bunlar nasıl gazeteci, Adana deyince yalnızca pavyon geliyor akıllarına" diye şikayet ettim. Esmer esmer gülümseyerek "aldırma bunlar daha çocuk" diye yanıtlayıverdi. Hem o gazeteciler! çocuk yerine konulmuş, hem de ben gereğini yaptım diye mutlu olmuştum. Güzel bir yolculuktu, hiç bu kadar çok kolluk görevlisi tarafından karşılanmamıştım. Davul zurna arasında şaşkın şaşkın bakıyorlardı Adana Garı'nda. Erken gittin Ekmekçi, gidişine domuzlar üzgün, domuzlar! mutlu.

Domuzların bol olduğu Torosları dolaştım geçtiğimiz hafta. Kardelen festivali vardı. Daha önce sözünü etmiştim, sökümü nedeniyle yaşamı tehlikede olan bir doğa incisi, karın altından uzanan beyaz çiçekleriyle baharın müjdecisi bir bitki. Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD)'nin girişimleriyle Ermenek ilçesinin Muzvadi köyünde köylüler kardelen üreterek hem ek bir ekonomik girdi kazanıyorlar hem de doğadan sökümü engelleyerek doğanın dengesinin korunmasına katkıda bulunuyorlardı. Topu topu 180 kg. üretmişlerdi, ihracatçıların tonlarla yaptıkları dışsatım yanında hiçbir şeydi; ama olsun, en azından bir adım atılmıştı. Kardelen sayesinde doğru dürüst yolu bile olmayan bu köye iki milletvekili, bir bakanlık yetkilisi, bir vali, bir kaymakam, bir belediye başkanı, bilim adamları ve medya çıkartma yapmıştı. İlköğretim okulunun bahçesinde düzenlenmişti tören, ağaçların altındaki gölgeliklerde protokol, güneşin altına ise köylüler gereksiz bir dizi konuşmayı izlediler. Çevredeki çocuk ve rengarenk giysileri ile kadınlar ayrı bir tat katmıştı törene. DHKD'den bir bayan, halkla ilişkiler "departmanından" olduğunu belirterek söze başladı ve öğrencilerin halkoyunlarından sonra onları "performansından" ötürü kutlayarak töreni kapadı. Torosların tepesinde bir dağ köyünde halkla çok iyi ilişki kuruyordu bu özenti sözcüklerle. Yufka ekmeği arasında kavurma, pilav ve baldan oluşan yemeğimizden sonra ayrıldık köyden.

Yeşilin her tonunu sindirerek, böcü börtü, çiçek, domuz hepsini, Ekmekçi'yi anarak yola koyulduk.

Emek, 26 Mayıs 1997
Tırtıl