Halkının Hakça Sesi

Aldoğan Ekmekçi - Eşi

Ekmekçi bizden biriydi. Bizler gibi yaşadı, fakat bizden farklı bir algılaması vardı. Acılı bir kuşağın öncülerindendi. Türkiye'nin aydınlanmasında üzerine düşeni fazlası ile yaptı. Atatürk Devrimleri'ne inanmış bir kişi olmak, devrimleri yaşatmak ve geliştirmek en büyük isteklerindendi. Tutuculuğa ve bağnazlığa bu nedenle çok kızardı.

Sosyalizme inancı tamdı. Türk halkının ancak bu yolla kurtulacağına inanırdı. Ezilmiş insanlara yardımcı olmak için elinden geleni esirgemezdi. Anadolu insanının içtenliği, kişiliğinin bir parçasıydı. Bu özdeşleştirir, hep korudu. Kadın haklarına önem verirdi. Her kadını, ailesinin kadınları ile özdeşleştirir, onlara sıcak davranırdı. İnsanlara karşı son derece saygılıydı. Ayrım yapmaksızın hepsini severdi. Benim bazı katı davranışlarımı bu nedenle eleştirirdi.

Sokaktaki insana da aynı saygıyı duyardı. Sabahları erken kalkar, caddeyi süpüren çöpçüye "günaydın" der, ayrıca hal hatır sorardı. Simitçiler dostuydu. Polislere "merhaba" demeden geçmezdi. Gazete bayileriyle konuşur, dertleşirdi.

Kızılay'da onunla yürümek çok zordu. Adım başı tanıdığa rastlanır, birkaç dakika konuşulur, bu nedenle de gidilecek yere geç kalınırdı.

Sevdiklerini hiç unutmaz, onları arardı. Çok vefalıydı. Aynı dostluğu bulamadığında üzülürdü. Türkiye'nin acılı dönemlerinde hepimiz gibi Ekmekçi de çok acı çekti. Sevgi dolu yüreği bu acılarla yoruldu. Bütün bunlara eklenen kişisel hırslar, yaşamı daha da zorlaştırdı. Umarsız olmak ona göre değildi. Umudunu hiç yitirmedi, halkına hep güvendi.

İnançlarına çok bağlıydı. Bu nedenle Köy Enstitülerini savunurdu. Halkının aydınlanmasında o kurumların büyük etkisi olacaktı. Köy Enstitülerini kapatanları hiç affetmedi.

Domuz etini yemekse hem bağnazlığa direnmek hem de beslenebilmek için gerekliydi.

Türkçe ezan da onun inatla savunduğu bir görüştü. Karaman Dil Bayramı'nda salonda bunu açıkça dile getirdi: "Sizler Karaman Mehmet Bey'in torunlarısınız. Onun Türkçe'ye verdiği değeri övüyorsunuz. O halde neden camilerinizde Türkçe ezan okunmasını sağlamıyorsunuz?" Salonda homurdanmalar oldu. Yöneticiler tedirginleşti. İşte Türkçe'nin de arınmasını ister, yazılarında bu nedenle arı Türkçe'ye önem verirdi. Zaman zaman eş dost bu nedenle ona takılırdı.

Özel yaşamında çok sade yaşardı. Azla yetinirdi. Gazetesine ve okurlarına öncelik tanırdı. Onlar hep yaşamında ilk sırayı alırlardı. En büyük huzuru o küçücük evinde bulurdu. Kendi işini kendi yapardı. Bu işlerin kendisini mutlu ettiğini söylerdi. İşine son derece saygı duyardı. Evdeki en büyük eğlencemiz tavla oynamaktı. Diğer zamanlar da ise okurdu. Böylesine programlı okumaya çok zaman şaşırdım. Kendisini çok iyi yetiştirmişti. Çocuklarını çok sever, fakat onların da yurdunun çocukları gibi yaşamasını ister, ayrıcalıklı olmalarını hiç düşünmezdi.

Yaşamımın en güzel yirmi yedi yılını onunla yaşadım. Onun yaşamımızdaki doldurulmaz yerini ben ve çocuklarım daima hissedeceğiz.

Ekmekçi'yi çok zamansız kaybettik. En büyük arzusu 2000 yılını görmekti. Göremedi. Tasarladığı çok şey yarım kaldı. Basına daha nice Ekmekçi'ler gelecektir. Güzelim! Seni, iki güzel kızınla, dostlarınla ve anılarınla yaşatacağız. Unutulmayacaksın...