Önsöz

Mustafa Ekmekçi, insan ve gazeteci olarak yeri doldurulamayacak adlardan biridir. Aramızdan ayrıldığı günden bu yana yaşadığımız olaylar karşısında "keşke Ekmekçi olsaydı" diyenlerin sayısının hiç de az olmadığını sanıyo­rum.

Konya'nın Hadim ilçesinin Hocalar köyünde doğan Ekmekçi'nin 70 yıllık yaşamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihiyle neredeyse bire bir örtüşmektedir. O'nun yaşamı Cumhuriyetin de tarihidir.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında lise öğrencisi olan Ekmekçi, demokrasi tarihinin dönemeç noktaları 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül'ü de gazeteci olarak yaşamıştır. Ekmekçi, Türkiye tarihine tanıklık etmiştir. Ankara Notları  bu ta­nıklığın yazılı belgeleridir.

Ankara Notları  aynı zamanda toplumsal yaşamın da nabız attığı yerdir: Ekmekçi bu köşede çocukluğunu, genç­liğini, ailesini ve çevresini bir sosyolog gözüyle anlatmış farklı sosyal katmanların duygularını, kaygılarını, umutla­rını, beklentilerini ve ülkedeki politik gelişmeleri de özgün bir üslupla satır aralarında aktarmıştır.

Ekmekçi, Ankara Notları' nda tarihine tanıklık ederken, köşesinde siyah puntolarla adlarını yazdığı insanları da bu tanıklığa ortak etmiş; hatta onları tarihin aktörleri yapmıştır. Türkiye tarihini yazacak olanların Ankara Notları' ndan laboratuvar gibi yararlanacaklarına inanıyorum.

Özüne insanı oturttuğu bir Kemalist düşünce ve sosyalist dünya görüşü çizgisini benimseyen Ekmekçi, yaşamı boyunca halktan yana, emekçiden yana bir tavır sergilemiş, haksızlığa uğrayanlara hiçbir karşılık beklemeden yar­dım elini uzatmıştır. İşte bu yüzden O'na halkın gazetecisi ya da halk gazetecisi denilmiştir.

Dürüst, içi-dışı bir insandır; düşündüğünü söylemekten kaçınmayan, sözünü esirgemeyen cesur bir kalemdir.

Oya Baydar'ın gözünde Mustafa Ekmekçi soyu tükenen bir gazetecidir.

Ekmekçi gazeteciydi. Günümüzde, Türkiye basınında tükenme yolunda olan türden, önceliği insana ve sev­giye veren bir gazeteci; Mohikanların sonuncusu gibi bir şey... Bu özelliğinin sırrı ve kaynağı, belki de köylü ve halk kö­kenindeydi. O ilk gazetecilik yıllarından başlayarak, önceleri belki de bilinçsiz ve doğal bir şekilde, ama giderek mesleki sezgi ve usta bir üslupla köyü, kırı, Anadolu'yu, tepeden bakan seçkinci ve yer yer 'monşer'  bir basın or­tamının bağrına taşıdı. Bu yüzden de kimileri ona hep 'Fransız'  kaldı, onu hiç anlamadı­lar. Ama halk anladı, okur anladı ve sevdi. Bir tek o, Ekmekçi, tam da bu özellikleri yüzünden, tabu sayılan birçok konuya, örneğin domuz eti yenmesinin yararları konusuna böyle açıklık ve pervasızlıkla, üstelik de bü­yük şimşekler çekmeden değinebilirdi..... Mustafa Ağabey doğruluğuna inandığı düşüncelerden, siyasetlerden, insanlardan başkasının borusunu çal­madı. Siyasal kanatlar, partiler, fraksiyonlar, çevreler, insanlar arasında yaptığı tek ayrımın ölçüsü insan hak­ları ve özgür­lüğüydü. Sol içinde bin bir fraksiyonun bulunduğu ve hepsinin de birbiriyle kıyasıya kavgalı olduğu dönemlerde, kendi düşüncelerinden başka hiçbir doğru kabul etmeyen; bağnazlığı ödünsüzlük, ufuk genişliği ve hoşgörüyü iha­net sayan dar kafalar, onun ölçüsünü anlayamazlardı. Belki ben bile tam anlamamıştım. Şimdi, insan haklarının çifte standart kabul etmeyeceğini, demokrasinin herkes için istenmesi gerektiğini, baskı ve zulüm karşısında ayrım yapı­lamayacağını acı deneylerden geçerek öğrendikten sonra, Ekmekçi'nin, o geniş yelpazesinin anlamını ve değerini daha iyi kavrıyorum. Bir gazeteci olarak haber kaynaklarının genişliği­nin sırrını da...

Aramızdan ayrıldığında sonsuzluğa yolcu edilirken Türkiye mozaiğinin tüm renkleri O'na alkışlarla "güle güle" demiştir. O'na karşı son görevlerini yerine getirmiştir.

Elinizdeki bu kitap Mustafa Ekmekçi'ye karşı son görevlerden biridir. Dostlarının, sevenlerinin, duygularını döktükleri, O'nu anlattıkları yazılar ile basında çıkan yazı ve haberlerin biraraya getirildiği "Ekmekçi'ye Özlem" dört kısımdan oluşmaktadır.

Birinci Kısım'da bu kitap için gönderilen imzalı yazılar; İkinci  Kısım'da da basında çıkan haberler ve yazılar ya­yım tarihleri ve soyadına göre sı­ralanmıştır. Üçüncü Kısım'da Ekmekçi'nin sayrılarevinde tedavi gördüğü sırada ya­yımlanan haber ve yazılar; Dördüncü Kısım'da ise başsağlığı dileğinde bulunanların listesi ile imza sahiplerinin Ekmekçi'yle birlikte yaşamı pay­laştıkları anı ölümsüzleştiren fotoğraflar yer almaktadır.

Kitabın hazırlanmaya başladığı 1998 yılından basımına kadar eşi Aldoğan, kızları Eylem ve Özlem, kardeşi Ahmet Ekmekçi ile arkadaşı Sait Başaran'ın desteğini unutmam mümkün değildir. Ekmekçi'ye Özlem' in yayımlanmasında katkıları bulunan başta Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay olmak üzere Cumhuriyet  gazetesi, ÇGD ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı'na; düzeltmeleri yapan Gökhan Bozkurt, Utku Cengiz ve Ebru Akçeken'e; fotoğrafların baskıya hazırlanmasındaki katkılarından dolayı Mehmet Açıktan, Hüseyin Erler ve Ünsal Topçu'ya; her aşamada yardımlarını esirgemeyen TBMM Kütüphane Müdürü Ali Rıza Cihan'a; dizgideki titiz çalışmanın simgesi Hulusi Bozbaş'a; Yorum Matbaası çalışanlarıyla tüm Ekmekçi dost­larına teşekkürlerimi sunuyorum.

Metin Aksoy
Ankara, 1 Nisan 1999