Ekmekçi'nin Satır Araları İnsanla Doluydu

Faruk Bildirici

Gazetecilik, hücrelerine bile nüfuz etmişti. Onun yaşamı haber, yazmak ise şehvetti. O, Mustafa Ekmekçi idi. Bir basın emekçisi. 27 (38- M.A.) yıl haberlerin, yazıların peşinde koşan bir usta...

Ekmekçi'nin satırları, tanıklıklarının belgesiydi. Satırları, insanla doluydu. Çünkü insanı seviyordu. Köşesinde aktardıkları yaşadıklarının aynasıydı. Duyduklarından sözcük bile kaçırmak istemezdi. O nedenle de bir ara bir teyple arkadaşlık etmeye başlamıştı. Teybini hiç yanından ayırmazdı. Kokteyllerde de, bir okuyucusu ile konuşurken de kullanır; bantları üst üste yığardı. Her konuşmayı kaydederdi. Zaten daha çok dinlemeyi seviyordu. Yeni gazetecilere, sık sık tekrarlardı:

İyi gazeteci, dinlemeyi bilir. Kötü gazeteci de hep konuşur. Dinleyen karşısındakinin ne dediğini anlar, haber alır. Hep konuşan gazeteci, karşısındakini anlayamaz; üstelik o haber verir.

Ve arkasından gülerdi. O hep gülerdi. Kahkahası ani patlar; ses hemen en üst perdeye ulaşırdı. Kahkahanın izleri, yüzünde uzun süre kalırdı.

Ama cenaze törenine katılanların yüzünde gülücükler yoktu. Çağdaş Gazeteciler Derneği'ndeki törende de, Cumhuriyet  bürosunun önünde de hüznün ağırlığı çökmüştü. Kimler yoktu ki, törenlerde? Okurlar, sanatçılar, politikacılar, gazeteciler...

Maltepe Camisi'nin bahçesi insanlarla dolmuştu. Bahçe kalabalıktı. Her renkten, her kuşaktan insan vardı. Konuşulan Ekmekçi'ydi. Ertuğrul Günay anlattı:

12 Eylül'de biz cezaevindeyken yazılarında sözü hep bizim çocuklarımıza, eşimize getirir, onlardan söz ederdi. Ekmekçi'nin yazıları, bizim için bir tür mektuplardı. Bize ailemizden haber veriyordu.

Ecevit de "Ekmekçi değerli bir gazeteciydi" deyip ekledi:

O bir halk adamıydı. Okuyucularıyla, halkla bütünleşmekten mutlu olurdu. Onlardan biriydi...

Okuru baştacı yapan kişiliği, Ekmekçi'yi, Cumhuriyet' in en çok okunan yazarı haline getirmişti. 1990 öncesinde, binlerce Cumhuriyet okuru arasında yapılan bir ankette, en çok okunan yazarlar da sorulmuştu. Anketin sonucu, Ekmekçi'yi birinci sıraya oturtmuştu. Bu, yazarları şaşırtmıştı. O nedenle de anketin bu bölümü yayınlanamadı. Oysa Ekmekçi, farklı sırada olsa anketin yayınlanmasından gocunmazdı.

O, gizlemekten, gizlenmekten hoşlanmazdı. Doğru bildiğini söylemekten, yapmaktan kaçınmadı. Bunun en somut örneği de Turgut Özal'ın başbakanlığı sırasında verdiği bir iftar yemeğinde yaşanmıştı. Ekmekçi, oruç tutmuyordu; başbakanın iftar yemeği vermesine de karşıydı. Yemeğe gitti, ama Özal'ın tam karşısına oturup, rakı içti. Özal, bugünkü Erbakan gibi konutta rakıyı yasaklamamıştı; ama Ekmekçi de kendini ifade etmişti.

Ekmekçi'yi son yolculuğuna uğurlarken, alkışlar ve karanfiller vardı. Alkışlanan, gazeteciliğiydi.

Hürriyet, 26 Mayıs 1997