Dostum Ekmekçi

Yıldız Sertel

Sana ne deyim? Bu gidişine nasıl inanayım? Yürek ağrısı demedin, ayaklarının şişmesine bakmadın. Koştun, koştun, koştun... Gazeteci olarak her gereken yere koştuğun gibi hepimizin işlerinin peşinden de koştun. Ne hekimlerin, ne de dostların öğütlerini dinledin.

Sana Ruhi Su Vakfı'yla ilgili istediğin yazıyı gönderirken altına da bir not eklemiştim: "Hastalığına çok üzüldüm. Bu halinle hangi akla hizmet İzmir'e gittin? Bir daha böyle şeyler yok. Kendine iyi bak." Sen de tuttun, bu satırları köşe yazının içine soktun. Niye bunu yaptın diye sorduğum vakit, "Çok candandı dayanamadım" dedin. İşte sen buydun, candandın. Biz sevgiyi, insan sevgisini senden öğrendik. Nasıl da hiç fark ettirmeden, usulca yüreklerimizin ta derinliklerine girmişsin! Öyle olmasa bu kadar kişi arkandan ağlar mıydı? Sen, her dertlinin derdine deva bulan lokman hekimimizdin. Bir usta çilingir gibi en zor kapıları açardın. Sofraların karşısına domuzlarınla çıkardın. Yazardın... Yazardın... Yazardın... Cumhuriyet'teki köşende, geçmişimizin unutulmaması gereken kişilerini, Hakkı Tonguç'ları, Hasan Ali Yücel'leri, Sabiha Sertel'leri canlandırdın. Geçmişimizin parlak sayfalarını genç kuşakların önüne serdin. Kalemini daima halktan, insanlıktan, özgürlükten yana kullandın. Bütün bunlarla kendini unutulmaz yaptın. Unutulmazsın, unutulmayacaksın. Türk basın tarihine, insanlık tarihine geçecek, yüreklerimizde yaşayacaksın.

Cumhuriyet, 29 Mayıs 1997
Olaylar ve Görüşler