Ekmekçi ve Dönekler

Hasan Pulur

Mustafa Ekmekçi'nin ölümünü izin sırasında öğrendik, elimizden ruhuna fatiha okumaktan, eşe, dosta onu anlatmaktan başka bir şey gelmedi.

Mustafa Ekmekçi ile uzun yıllar Milliyet' te çalıştık, o Ankara'da, biz İstanbul'da... Mustafa Ekmekçi kadar bir habere sarılan, gece, gündüz sabaha karşı demeden, haberi kovalayan, sorup soruşturan bir meslektaş tanımadık, desek yanlış olmaz.

Ekmekçi "saf ve bakir"  tabirine uygun, tam bir Anadolu çocuğu idi. Bir şeyi tutturdu mu tuttururdu. O tarihlerde haberler Ankara'dan İstanbul'a teleksle geçerdi, telefonla yazdırmaktan kurtulmak bile, büyük bir teknoloji aşaması sayılırdı. Milliyet' in Ankara bürosunda Enver adında bir arkadaş vardı, bütün haberler ona gelir, o sıraya kor, yazar ve İstanbul'a geçerdi. Enver'in belalısı Ekmekçi'ydi, önce kendi haberinin geçmesini isterdi, tabii en başta da, TÖS haberlerini, yani Türkiye Öğretmenler Sendikası'yla ilgili haberleri...

* * *

O gece "20/21 Mayıs Olayları" nı yaşıyorduk, Harp Okulu eski Komutanı Albay Talat Aydemir, ikinci darbeye teşebbüs etmişti, Başbakan İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı da Cevdet Sunay'dı. Hükümet, darbe teşebbüsüne, İstanbul'un katılımını önlemek için olacak, Ankara ile bütün telefon ve teleks bağlantılarını kesmişti. Ama yine de çeşitli kanallardan Ankara'da olup bitenleri bölük, pörçük öğrenebiliyorduk. Sabaha karşı hatlar açıldı, biz teleksten darbe haberlerini beklerken "TÖS Genel Başkanı Fakir Baykurt" un demeci geçmeye başlamasın mı?

Hemen telefona sarıldık:

"Enver sen deli misin?"

"Hayır, Ekmekçi başımda dikildi duruyor, önce bu haberi geçeceksin, diyor!"

* * *

Doğrusu Ekmekçi'nin arkasından kimsenin kötü bir şey yazacağını düşünmemiştik, Ekmekçi gibi bir insana, kim kötü bir laf edebilirdi ki?

Meğer edebilenler varmış!

Cumhuriyet' in "Dinozor"  ekinde gördük, bazı "dindaşlarımız"  Ekmekçi'yi beddua ile ahrete uğurlamışlar.

Niye?

Çünkü Ekmekçi domuzları ve domuz etinin yenmesini istiyormuş da ondan.

Doğrudur, Ekmekçi'nin böyle bir tutkusu vardı, biz de onunla anlaşamazdık, kaç kere de yazdı.

Ama bunun için, Ekmekçi'ye beddua etmek ne ayıp!

"Üzkürü mevta küm bilhayr (Ölülerinizi hayırla yadedin)"  hadis-i şerif değil mi?

* * *

Ekmekçi mesleğin en kötü günlerinde dahi "dönek" olmadı. İnandığı görüşleri -içlerinde yanlış olanlar olsa da- ısrarla savundu, tavizsiz ve ivazsız...

Ya dönekler?

Kuva-yı Medya dergisinin 59. sayısında Mustafa Kirman "onların" destanını yazmış:

Döndük kara alınla verdiğimiz savaştan / Kimimiz son süratle kimimiz de yavaştan / Ağamız, efendimiz bizi yarattı baştan / Medyanın aslanları halis dönekleriz biz / Nerde yağlı bir kapı, orda pinekleriz biz.

*

Nihayet selameti ite kullukta bulduk / Her birimiz bir köşe mekan sahibi olduk / Emekçiyi kaz yapıp bir tüyün de biz yolduk / Medyanın tilkileri halis dönekleriz biz / Yine tüy yolmak için kümeste bekleriz biz.

*

Keşke, çok önceden doğru yolu bulsaydık / Dünya nimetlerinden payı bolca alsaydık / Adam, buna da şükür, ya daha geç kalsaydık / Medya yardakçıları soysuz çakallarız biz / Küpü doldurmak için ne bulsak çalarız biz.

*

Bakmayın afra, tafra ile gürlediğimize / Para içinde yüzüp gönül eğlediğimize / Çoğu geceler şahit, coşup, ağladığımıza / Ruhu pazara çıkmış yılgın eşekleriz biz / Bu nedenle durmadan yalan fişekleriz biz.

* * *

Yazımızı, Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı İsmet Demirdöğen'in Ekmekçi'nin tabutu başında söyledikleriyle noktalıyoruz:

"Şu tabutta yatan, bir derstir, bir anıttır, bir simgedir, bir okuldur."

Evet, Mustafa Ekmekçi budur, Allah rahmet eylesin.

Milliyet, 9 Haziran 1997
Olaylar ve İnsanlar