Tamam ağabey, tamam, söylenip durma. Çalışıyoruz işte. Bak dış haberler sayfası çizildi bile. Bundan sonrası ince işçilik. Çok sürmez. Ayrıca dert etme, birinci sayfa da aşağı yukarı belirlendi. Yani üç, dört, beş ve devam sayfaları da tamam demektir. Evet, çocuklar kederli. Ağlayanlar var. Ama merak etme, rotatif dönecek ağabey. Tam zamanında dönecek. Hiçbir hat kaçmayacak. Ne Trakya hattı, ne Zonguldak. Ne Bandırma hattı... Yarın, ulaşılabilen bütün satış noktalarında Cumhuriyet olacak ağabey. Dert etme sen...
Aşağıda Pazar Dergicilerin işi bitti sayılır. Yarın öğlene kadar dergiyi baskı için teslim edecekler ya, son ayrıntılarla uğraşıyorlar. Bizim İpek Çalışlar'ın gözleri dolu ama, merak etme belli etmiyor. Hiiiç dert etme sen e mi? Gene güzel bir Pazar Dergi oldu.
Dinozorcular dün çıkan dergilerini şöyle bir karıştırdılar, sonra yenisine başladılar bile. Senin "haber" gazeteye ulaştığında onlar yeni Dinozor'un çatısını çattılardı. Benden duymuş olma; ama galiba yeni Dinozor' da sen de olacaksın ağabey. Belki bir hünerli karikatürist "senin kahkaha" nı çizer.
Yani...
Yani aksayan hiçbir şey yok ağabey... Günlük Cumhuriyet' le, Kitap Eki'yle, Bilim Teknik'le, Pazar Dergi'yle, Ekonomi'yle her şey yolunda... Rotatif gene tam zamanında dönecek ağabey...
Ha bir de...
Şey....
Perşembe akşamı buradan otobüse doluşup Ankara'ya geliyoruz. Cuma öğleyin şey var ya hani... Tören var ya tören... Yok, yok, merak etme. Hiçbir şey aksamayacak. Nöbetçi kalacaklar ayarlandı. Kimi sayfalar daha bugünden yedekleniyor. Rotatif gene tam zamanında dönecek ve rotatif hep dönecek ağabey...
Bu bizim Ankara bürosu var ya ağabey, bu bizim Ankara bürosu adam olmayacak. Örneğin şu bizim Işık... Işık canım, Işık Kansu. Kaç yılın habercisi. Güya gencecik habercilere örnek olacak... Tutmuş iki satır yazıyor, duruyor, gözlüklerini siliyor. Gözlük işin numarası ağabey. Gözlerini siliyor o. Uğur Mumcu'nun haberi geldiğinde de böyle yapmıştı.
Büroya uğradığında konuş onunla, çek kulağını. Ona anlat. Bana öğütlerini, 12 Mart 1971 karanlığında birlikteyken ağabey-kardeş, usta-çırak, Yeni Ortam gazetesindeyken verdiğin öğütleri, Deniz'lerin asıldığı günün birinci yıldönümündeki öğütlerini ona da anlat:
"Ne olursa olsun, içinden bir şeyler de kopsa, eksilsek de için kan da ağlasa, gözyaşların elinde olmadan iri damlalara dönüşüp yanaklarından da süzülse rotatif dönecek oğlum."
Aynen böyle de ona. Seni dinler. Gözlük silmeyi bırakır elindeki haberi yetiştirir. Biliyorum ağabey, biliyorum. Tabii ben de telefon edip söyleyebilirim. Ama şey... Ben... Ben gözlüklerimi siliyorum da ağabey. Hem bu yazıyı yetiştirmem gerek. Yani kuyruğum sıkışık. Şu gözlüğüm de ha bire... İyisi mi... İyisi mi Mustafa Balbay'a, Işık Kansu'ya, Doğan Akın'a, sen söyle. Gençlere örnek olacaklarına tutmuşlar...
Şey ağabey... sen de bırak sallanmayı, şu yazını yetiştir. Sayfa bitmiş, bir "Ankara Notları" nı bekliyorlar. Tamam biliyoruz, ağabeyimizsin, ayrıcalıkların var. Biliyoruz, ayrıcalığın bir yana nazın geçer. Nazın geçmese kahkahan yeter.
Ama gene de geciktirme yazını ağabey. Az sonra rotatif döneck. Rotatif vaktinde dönecek... Birinci sayfaya bir fotoğrafını koyacağız birazdan. Fotoğrafı seçtik. Yazıişlerinde ben de "ağabeylik" ayrıcalığımı kullandım. Senin fotoğrafını ben seçtim. Hangisini diye sorma. Hani dudaklarından o senin bildik kahkahanın fışkırmak üzere olduğu bir fotoğrafın vardı. Onu seçtim. Birinci sayfada iyi duracak...
Birazdan rotatif dönecek ağabey. Gene tam zamanında, gene gecikmeden... Yarın sabah Cumhuriyet okurları gene gazeteleriyle buluşacaklar. Bu kez birinci sayfada sen de olacaksın.
Yarın güzel bir gazete olacak ağabey, güzel bir Cumhuriyet olacak... Sana yaraşır bir Cumhuriyet...
Cumhuriyet, 22 Mayıs 1997