Engeller Aşılabilecek mi?

TÖS dâvasının Askerî Yargıtay'daki murafaasına TÖS eski İzmir Şube Başkanı Ferhat Aslantaş da geldi. Adını çoktan duymuştum, ama ilk kez görüştük sanıyorum, o da mahkeme koridorunda.

12 Mart'tan sonra iki kez içeri alındı, sonra salıverildi. 14 Ekim seçimlerinden önce, CHP'den adaylık koymak için öğretmenlik görevini İzmir'den Manisa iline aktardı. Şimdi Manisa'nın Saruhanlı ilçesinin Koldere köyünde. CHP'den aday adayı olacağında, el altından haber yollamışlar, "Aman Ferhat Bey adaylık koymasın. Ortalık belli, hücumlar ne olur, CHP’yi yaralamak isteyenler çıkabilir..." demişler. Koymamış adaylığını Ferhat Aslantaş, fakat bir kez de değiştirilmiş yeri. Köydeki yaşantısını anlatıyor:

-Köyde oturduğum evin bitişiğinde ahır var. Odam bu yüzden belki sıcak da oluyor doğrusu. Bir ara, yatağıma bir fare dadandı. Gece geç vakit geliyorum, yorganın ucunu kaldırınca bana bakan bir çift göz... Ses çıkarmadım. "Ne yapalım yatağı paylaşırız" diyordum kendi kendime. O da artık, pek öyle görür görmez kaçmıyordu. Bazı bazı:

-Nerde kaldın, bu saate kadar... Fareysek yani, can değil miyiz? Uyuyacağız işte.. Der gibi hali vardı.

Bir gece baktım ki, fare yok ama yavruları var. Ulaaaan, bu iş büyüyor galiba. Fare yavrularını yatağımdan attım. Yavruları uzaklaştırdıktan sonra, bir daha yatağıma gelmedi.

Köyde kira evini düşünebiliyor musunuz?

-Kiraya veren adam, değişik bir yol tutmuş kiraya verdiği odaları için. Avlu içinde birçok oda var. Ortada ahır. Ev sahibinin ineği de yeni doğurmuştu. Buzağı daha küçücük. Bir gece yarısı, bir ayrı odada kalan iki kız öğretmen arkadaş, bir hıçkırık sesi duyarlar. Biri:

-Kalk bak, Ferhat Abi ağlıyor...

Korka korka odalarından çıkarlar. Önce başka kapılara kulak verirler. "Burada mı ağlayan acaba?" diye. Dolaşa dolaşa, benim odanın önüne kadar gelmişler. Buzağının ağlamaklı sesini ben de duymuştum:

-Müüüü - ooo...

-Ferhat Abi, Ferhat abi sen mi ağlıyorsun?

-Ne ağlaması? Kim o?

Buzağı bir daha çağırdı anasını:

-Müüüü - ooo...

Kapıyı açtım, ağlayanın ben değil buzağı olduğu anlaşıldı sonra. Anlayacağınız köyde rahatımız çok iyi. Çoluk çocuk İzmir'de. Ben arada bir yanlarına gidip, dönüyorum köye.

Öğretmen Mehmet Özgüçlü takılıyormuş, Ferhat Aslantaş'a:

-Aslanım, her yol Ankara'ya gitmez, bazen Koldere'ye gider...

Askerî Yargıtay koridorunda, Ferhat Aslantaş'tan başka, Osman Akol'la, Dursun Akçam'la, avukatlarıyle konuştuk. Halit Çelenk'in yaptığı savunmayı izledim biraz, sonra Meclis'e gittim.

Meclis'te affın tüm maddeleri görüşülüp, tümü açıkoya sunulacağında, çok kimsenin soluğu tutulmuş gibiydi. CHP Grup Başkan Vekillerinden Necdet Uğur, CHP'nin grup yöneticileri o sırada Meclis'te olmayan arkadaşlarını arıyorlardı harıl harıl...

-Sabahattin Selek yok. Evine telefon edin...

-İsmail Hakkı Birler yok, kurtuluş gününe mi gitmiş ne?

-Recai İskenderoğlu şimdi buradaydı, nereye gitti yahu?

-Sabahattin Selek'in evi cevap vermiyor.

-Büyük Ankara Oteli'ne bakın. Şu telefonu bir dakika tutar mısın?

-Yahu kardeşim, olur mu böyle şey...

Orhan Birgit telefon başında, olmayan milletvekillerini arıyor.

-Yahu, kurtuluş gününde bulunmasan ne olur? Hay Allah?

-Bakan gidince, milletvekilleri durur mu onlar da gitmişler. İmamla cemaat hesabı...

Bakanlar sırasına baktım. Ecevit'in tikleri sıklaşmış, yüzü karardıkça kararmış. MSP'liler de yok. Basın locasında konuşmalar.

-Af yatar bu gidişle.

Başkanlık kürsüsünde AP'li Ahmet Çakmak, ad okuyarak affın tümünü oyluyor. Gözler, salona son dakikada girecek birkaç CHP'li üyede.

Ben düş kuruyorum. Üstte, dinleyiciler arasında bir Manisalı işçi sormuştu biraz önce:

-Abi, bizim Manisa Milletvekili Veli Bakırlı aşağıda bir dakika çağırabilir misin?

-Gelebileceğini hiç sanmam. Görüyorsun, oylama başlıyor...

Gözlerimi yumdum. Veli Bakırlı, üst kata dinleyiciler arasına çıkmış mı? Tam o sırada adı da okunuyor mu? Üst kattan "Buradayım" dese olmaz. Salon dışından verilecek yanıtlar sayılmaz. Ne yapmalı?

Veli Bakırlı, tarzan gibi bir yapışıyor abajurlara... Atıyor kendini bir bölme aşağıya. Oradaki sarmaşıklardan birine tutunup, cuuup sırasına.

Gözlerimi açıyorum, Veli Bakırlı yerinde. Yine yumuyorum...

Başkanın sesi:

-Oylama işlemi bitmiştir...

Tam bu sözün arkasından Sabahattin Selek girdi içeri. Yüzü kıpkırmızı ve perişan. Elini kaldırıyor ama, boş.

Soluklar kesik, sonucu bekliyor herkes. Sol kolu acılar içinde, CHP'li Fikret Övet, dolaşıyor sıralar arasında. Oyunu kullandı o.

Af şimdi Senato'da. Önümüzdeki hafta, AP'nin ve yandaşlarının genel affı yaralayabilmek için girişecekleri çabaları izleyeceğiz. Affı engellemenin kamuoyunda yarattığı kötü etkinin, AP'liler de farkında ki, AP Genel Başkanı Süleyman Bey, açıklama yaparak "Senato'da affı engellemeyeceğiz, 141-142'yi aftan çıkararak bir günde geçireceğiz" demek zorunda kaldı.

Anadolu Kulübü'nde, AP'liler kümeleşip konuşuyorlardı:

-Yahu, AP'nin affa karşı, affı engelleyen tutum takınması doğru değil. Nasıl çıkacaksa çıksın şu af...

AP Genel Merkezine, Süleyman Bey'e telgraflar yağıyordu.

Daha önce "Ankara Notları'nda yazmıştım. Dün aynı konuya Abdi İpekçi de değinmiş, Anayasa'nın 92'nci maddesine göre, "Cumhuriyet Senatosu'nca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile tümü reddedilen bir metnin Millet Meclisi'nce kabulü için üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyu lazımdır. Bu halde açık oya başvurulur." AP'lilerin Senatoda, CHP'den bir misli fazla üyesi olduğu bilinmekte, salt çoğunluk rakamı da 92. Af değişikliklerinde, AP'liler ile yandaşları 92 oyu bulurlarsa, Meclis'te eski metnin benimsetilebilmesi için 226 oy gerekli. CHP'liler, MSP'liler şimdi olduğu gibi, oylamada bulunmazlar, kaytarırlarsa 226 oy sağlamak zorlaşır. Meclis'ten af 207 oyla geçmedi mi? CHP de, MSP de, sorunun önemini kavrayıp, grup kararına bağlama zorundalar. Bunu yapmazlarsa, özlenen barışı gerçekleştiremezler. Bence, muhalefetin oyununa gelmiş olurlar. Hangi nedenle olursa olsun, bu oyuna gelmeye de hakları yoktur.

Henüz kesinlikle bilinmemekle birlikte, afla ilgili bir engelin de Çankaya'da beklemekte olduğunu seziyorum. Güya, Cumhurbaşkanı Korutürk, hanedan erkeklerinin yurda dönmeleri, bir de orman suçlarının affına ilişkin maddeleri "veto" etmeye hazırlanıyormuş. Korutürk'ün affın engellenmesinden yana olmadığını bilmekle birlikte, etkili etkisiz çeşitli çevrelerin Korutürk'e yol gösterme çabasına girişebileceklerini seziyorum. Kesin olmamakla birlikte, yabana atılmayaack bir endişe sayıyorum. Çankaya'dan Af Yasasının bir daha dönmesi, meclislerde yeni baştan engellemelere yol açabileceği gibi, Korutürk'ün de içten istediğini sandığım barış ortamını gittikçe geciktirecektir. Gecikmeler, tehlikeli sonuçlar doğurabilir ve o zaman, söylemenin, uyarmanın da yararı olmaz. Tavşan yamacı aşar çünkü...

13 Nisan 1974