"Ankara Notları”nda zaman zaman, CHP-MSP ortaklığı üstüne kapalı yazdıklarım, titiz okurların gözlerinden kaçmadı. Soranlar oldu:
- Hükümette birşeyler mi oluyor, daha açık yazamaz mısınız?
- Ben de öyle üstü kapalı seziyorum. Tam açıklığa kavuşsa yazacağım elbet.
Hükümette neler olup bittiğini zaman zaman gazete haberlerinden izlemek çok kolaylaştı.
Örneğin, ortada fol yok, yumurta yokken MSP'li Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan'ın gazetelerde demeci çıktı:
- Irak ile ortaklaşa rafineri kuracağız.
Ertesi günü yine bazı gazetelerin değişik sütunlarında Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cahit Kayra'nın bir soru üzerine aynı konuda sözleri:
- Irak ile ortaklaşa rafineri kuracağımızı ilk kez duyuyorum.
Buyurun bakalım. Rafineri, yerli olsun yabancı olsun, Enerji Bakanı”nın bilgisi içinde, onun eliyle kurulur. Onun sorumluluğundadır. Verilen demeçler pek göze çarpmıyor diye, hükümette birşeyler olup bittiğini görmezden mi geleceğiz?
Ortada bir Kıbrıs sorunu var. Bir türlü barış masasına oturulamıyor. Sakız gibi sündü de sündü...
Söylentiler ise çeşit çeşit. CHP ortağı MSP'lileri, Kıbrıs çıkarmasının en civcivli günlerinde, Başbakan Ecevit'in dayanması zor ağırlıkta sözlerle azarladığını yazmıştım öyle ya.
- Ayasofya'yı cami yapalım, tam sırası...
- Durun be kardeşim, biraz dikkatli gitmek zorundayız. Dünya kamuoyu var. Onları görmezden gelemezsiniz...
- Kıbrıs’a bir imam-hatip okulu açalım. Minarelerde Arapça ezan okutalım...
İyi, havan sesleri sustu, şimdi sıra Arapçada...
Ne yapıyorlar, hükümet ortakları dersiniz? Bana öyle geliyor ki, fazla bir şey yapmıyorlar. Sadece, bir gol atılmaya görsün, en çok onlar bağırıyorlar:
- Gooooooooooooolll...
Golü kimin attığına değil, bağırana bakıyor herkes.
Kabine kulisinde Girne-Lefkoşe-Magosa üçgeni tartışıldığı sırada ayarlanıyordu belki çeşitli incelikler:
- Bu kez, kararnameyi sen imzala, bana kadar gelsin ben tutayım. • Bülent Bey'in imzasından çıktı mı kararname?
- Evet...
- Olsun. Bu kararnameye karşılık, ticaretteki kararnameyi gösteririz. Onu imzalarsa ben de bunu imzalarım. Nasıl?
- Bu iyi. Nasıl olsa beni kendilerinden biliyorlar. Benim güçlük çıkarmayacağımı sanıyorlar. Gazetecilerden biri geçen gün, "Efendim artık sizi CHP'de görmek istiyoruz" dedi. Kih, kih, kih...
Üçlü kumpas, yahut mekik güzel çalışıyordu doğrusu. Bülent Bey sarp sandıklarından kararname geçince seviniyor, fakat çok geçmeden bir başka MSP'lide takılıp kalınca, kararıyor, tikleri atıyordu. Fakat ne yapılabilir? O akşam, harekât vardır. Onlarla uğraşacaktır Başbakan.
Kararnameler, top gibi, biri bir gün bir bakanda biri bir başka bakanda bekleyip durmaktadır. İş yapılamaz duruma gelmiştir.
Ortada Kıbrıs sorunu, yok görüşmelerdi, yok ziyaretlerdi, kaynamaktadır öbür sorunlar.
Kabinede, "artık buramıza geldi, kusura bakmayın. Bülent Bey, size büyük saygımız var. Ama biz daha fazla kalamayacağız" diye feryadı basan kabine üyelerinin adlarını da yazayım mı?
Örneğin, Orhan Eyüboğlu, Turan Güneş, Ali .Topuz, Cahit Kayra, Mustafa Üstündağ, Erol Çevikçe... Biraz daha kurcalamak isteyenler bunlara yeni adlar ekleyebilirler ne bileyim... Kıbrıs girişimi sırasında çok kimse, "yahu ortada bir savaş var, barış için savaş vs. ama savaş bu. Bir harp kabinesi gerek" bile dediler. Görünen oydu ki, "harp kabinesi" görevini Ecevit, birkaç arkadaşıyla birlikte hemen hemen tek başına yaptı. Sabrı ekmeğine katık ederek.
Böylesine çelmelenen, tökezletilmek istenen bir hükümet için içerdeki dışardaki başarılar gerçekten küçümsenemez. Yine de yıkılmıyor hükümet bakın. Aşkolsun vallahi...
¡çerde, dışarda başbakan puan mı toplamaya başlıyor, ortaktan bunu gölgelemeye çabalayan demeçler, hem de yazılı.
Bazı bakanlara soruyorum:
- Hükümet Nasıl?
- Şimdi iyi.
Yani, yarın ne olabileceğini o da kesin söyleyemiyor...
★
Yukardaki notları Türkiye'de yönetimin ne güç koşullarda başarıya ulaştığını belirtmek için yazdım. Kamuoyu, dolmuştaki, yoldaki halk ise daniskasını biliyor olup bitenlerin merak etmeyin. Konuşmalar, sorular:
- Zabitlerden biri Gözlüklü Sami'ye bir tokat atmış, doğru mu?
- Bilmiyorum, sanmam aslı olduğunu...
- Sami'nin çıkarma günü Amerikan Elçiliğinden çıktığını görmüşler doğru mu?
- Yok deve... Kim uyduruyor bunları yahu?
- Peki, "çıkarma yapmayın, bu maceradır" dendiği de mi yalan...
Ne yalan söyliyeyim, "çıkarma yapmayın, harekâta geçmeyin" diyenler bir değil, çok kişidir belki. İnsanların tepesine "balyoz" gibi inen birinin de, "e, vallahi bizim kuşağımız yapamazdı böyle şeyi. Bize göre iş değil anlayacağınız..." dediği de doğrudur belki.
Ama gerçekten değişmiştir, değişmektedir ortalık da kuşaklar da. Daha yeni kuşaklar gelecektir. Gözlüklü Samiler çizgilerde kalırlarsa yine iyi. Bugünleri, bu aşamaları bile beğenmeyeceklerdir.
(25 Ağustos 1974)