CHPnin Ankara'da Tandoğan alanında dün düzenlediği açık hava toplantısı, açık açık gösteriyor ki, Karaoğlan iktidara adımını atmıştır. 14 Ekim'de yapılacak seçimler sonucu Meclis'e AP'yi büyük ölçüde ezerek gelecektir.
Miting kalabalıkları görünüşe bakılırsa kişiye fazla bir şey söylemez, iktidar olabilme konusunda. Dünkü Tandoğan toplantısı, bu görüntüden başka bir anlam da taşıyor gibiydi. İğne atsanız yere düşmüyor muydu? Değil. Ancak, seçimler öncesinde Ankara'da düzenlenen böyle bir toplantıya akın, vatandaşın demokratik, gerçek demokratik düzene özlemini belirtiyordu bir bakıma. Heyecanlı kalabalık da, CHP'nin iktidar kapısına adımını atmakta olduğunu.
Ak günlerin ak umudu Karaoğlan" dövizi, dövizlerin en düşündürücü olanıydı galiba. Karaoğlan, üzerinde bir uzun kollu gömlek mikrofon başında kalabalıklara, bir umut olduğu izlenimini veriyordu. "Yok, sen değilsin, Demirel'dir umut" diyen çıkmazdı dün konuşmaları dinleyenlerden. Süleyman Bey de konuşacaktır, hem de daha yaldızlı sözlerle. Ancak, sonunda kimse, içi rahat "Türkiye'nin umudu sensin" diyemiyecek Süleyman Bey'e. Burası böyle...
Tandoğan daki kalabalıkta Anadolu'nun çeşitli illerinden gelmiş il başkanları, adaylar, işçiler, köylüler vardılar. Ankara memur şehridir. Yüksek dereceli memurlar korkarlar gelemezler belki derdim, onlar da gelmişler...
-Sizin otobüs, bizim otobüsü geçti yolda...
Malatya İl Başkanı, Kayseri İl Başkanı'na böyle diyordu Ecevit'i dinlerken. Adana dan Mehmet Can gelmişti. Mehmet Can listenin beşincisi. Beşi çıkarırız diyor. İlginç anıları var, seçim bölgelerinden. Bir köyde, bir vatandaş:
-Ben sizi daha büyük sanıyordum... demiş. Mehmet Can ki, 1.79 boyunda ve gerçekten iri yarıdır.
Adana kontenjan adaylarından Erol Çevikçe'ye bir köylü, “Allende'ye ne oldu? Şu meselenin içyüzünü bir anlat Allahaşkına" demiş ve eklemiş:
-Allende olayının bize benzeyen yönü var mı?
Anlatmış, Erol Çevikçe. Şöyle diyor:
-Vallahi, köylüdeki bilince baktım da şaşırdım kaldım.
CHP'nin tam bir örgütlenmeyi başardığını söylemek zordur. Hele, ortanın solunun bütün yurda dörtbaşı mamur anlatıldığını ileri sürmek daha zor. Fakat, tek tek bilinçlenenler bulabiliyorlar örgütlerini, bu kesin. Prof. Turan Güneş, şöyle mi demiş:
-Nerede örgüt yoksa, orada daha iyi seçim kazanırız. Bolu da Kemal Demir'i yeneceğiz. Çünkü, oradaki örgütümüz o kadar güçlü değil. Ve listenin başında, herkesin pek tanımadığı çok kıymetli bir adayımız var...
Turan Güneş'in esprili sözlerinde hikmet payı yok mudur?
Karaoğlan, bozuk düzeni tersine çevireceğiz diyor. Bozuk düzen tersine çevrilince, tefeci, işbirlikçi sermaye de büyük bir yükten kurtulacak ne bileyim. Onlar da vicdan azabından kurtulacaklar, "bugüne dek sömürdüğümüz yanımıza kâr kaldı" diyerekten, kendilerince bir uyku çekecekler, öyle mi? Düzenin tersine dönmesinden Ecevit, köylünün, işçinin, memurun, küçük esnafın yararlanacağını açıkladı dün. Cezaevlerini dolduran fikir suçluları siyasi suçlular ya ne diyorlardı? Aynı şeyleri bir başka biçimde dedikleri için hapislerde süründürülmüyorlar mı?
Ecevit'i dün dinlerken bunları düşündüm. Büyük bir affı, gelmiş- geçmiş olayların altına bir kalın çizgiyi çekerek ancak, Karaoğlan gerçekleştirebilir.
Tandoğan alanında, Anıtkabir'e uzanan yolları dolduran, söğüt ağaçlarına tırmanarak, oradan Karaoğlan'ı dinleyenlerin, balkonlarda oturup, salkım salkım Ecevit'e alkış tutanların içinden geçen de bunlardı sanıyorum.
CHP otobüsünün içinde Rahşan Ecevit'i gördüm, "çok heyecanlıyım" dedi. Anladım ki Karaoğlan, toplantıdan sonra peynir-ekmek yerine, iştahla bir yemek yiyecek...
Bir ara Eylem'i de gördüm. Elinde iğnesini düşürdüğü CHP rozetini tutuyordu.
17 Eylül 1973