Cumhurbaşkanı Korutürk'ün üst üste gelen iki bayramda yayınladığı mesajlar, yurtta barış yanlısı olanların yüreklerine su serpmiş olmalı. "Adaletsiz bir devlet yaşayamaz" diyen Korutürk, adaletsizliğe hizaya gel" demektedir. Yumuşak ifadelerle fakat kesin yargısını belirtmekten kaçınmayan Korutürk, yurtta barışı kurmak için el uzatmış gibidir. Bu elin, bazı suratları buruşturduğunu görüyor gibiyim.
-Ne güzel, tahriklerle politikamızı yürütüyorduk. Anarşistler, komünistler diye diye yırtınıyorduk. Barışın sırası mı canım şimdi?
Cumhurbaşkanının barış elinin hiç fakrında olmayanları görmüyor musunuz?
-Yapmayın, etmeyin, MİT'te eziyetler yapılıyor, aydınlara, öğrencilere olmadık şeyler yapılıyor...
-Ne olsun yani, kuş tüyü yastıklarda mı yatıracaktık?
-Elektrik...
-Yok canım, voltajı iyi ayarlanırsa kontak yapmaz...
-Ya...
-Cop ithali arttıkça arttı mı ne?
-Tüketim ekonomileri...
Bazılarına bakarsanız, Türkiye'de "sol"un kökü kazınmalı, mesele kalmaz o zaman. Sol'un kökü dedikleri, kendi öz çocukları, ya yeğenleri, gözlüklü Sami ile gözlüklü Kâmil gibi...
Bu arada dümenciler, işlerinin tıkırını bozmak istemeyenler, Cumhuriyet'in ellinci yılını bile bir çıkar fırsatı sayanlar istemezler, yurtta barışı.
-Peki, bu dönem geçse, her şeyi yazacaksın deseler, ne yazacaksınız Allahaşkına...
Asıl, "şimdi yazamıyorum" diyenlere sor. Herhalde, neler çektik neler?" diye tefrikalara başlarlar. Şimdiden pek çok malzeme hazırdır bile.
Bir de "faşist" kafalar istemezler barışı. Ne güzel eziyet ediyorduk, alışmıştık, derler.
Eski yargıç Ali Faik Cihan ifade verirken hırpalanmış mı, hırpalanmamış mı?
-Ben yargıçım, hukukçuyum...
-Al bir de yargıçlığın için... Bu da hukuk için...
Cumhurbaşkanı Korutürk, boşuna dememiştir, "kaynak ve kuvvetini hak ve adalet ilkelerine dayandırmayan bir devlet idaresi payidar olmamıştır ve olmayacaktır" diye.
Bilerek, bilmeyerek haksızlıklar yapıldı. Ecevit'in dediği gibi, gerçek anarşi, yönetimdeydi. Bunlar unutulabilir mi, sorumluları yakalarını kolay kurtarabilmeliler mi, bilmiyorum. Ancak, bildiğim ve içtenlikle inandığım bir şey varsa, artık haksızların, eziyetlerin durması ve "barış" havasının yurtta estirilmesidir. Anladığım kadarıyla, sayın Korutürk'ün yapmak istediği budur. Ben bunda yardımcı olmak isterim. Başkaları da olabilir.
Gelmiş, geçmiş olayların altına "kalın bir çizgi" çekilerek yapılabilir bu başta. Söze değil, eyleme bakar bizim halkımız. Cumhuriyet'in ellinci yılında çıkarılacak genel affın kapsamının genişliği sağlar başta bunu.
Haksızlıklar olmaz mı bir toplumda? Bir değerli yargıçla konuşuyoruz:
-Bizim yaptığımız, aslında işkence bir çeşit...
-Nasıl?
-Şöyle: Adamı yargılıyoruz, ifadesini alıyoruz, kendini mahkemede savunuyor. Fakat tutuklu. Karar verip, mahkûm ediyoruz. O da tamam. Fakat serbest bırakmalı adamı, gitsin Yargıtay'da da savunsun kendini, hazırlasın.
İnsanları yargılayan yargıcın kanısı bu. Fakat kararı tek başına veremiyor ki. Başka üyeler de var, değerli.
Siirt'ten, Yeniortam okurları geldiler. Yeniortam Bürosu'na. Oralardaki havayı anlattılar. Sıkıyönetimin konulmasından beri, Siirt'te tek olay olmamış. Eee, niye Sıkıyönetim Siirt'te de uzatılır öyleyse. Bilmediğimiz neler var ki?
Cumhurbaşkanı Korutürk, doğu illerinde, doğulu vatandaşları da, "kardeşlik", "birlik ve beraberlik" için yardıma çağıracak.
Barış için, kardeşlik için uzanan bu el boşta bırakılmamalı...
29 Mayıs 1973