Kepeleme!

Yazının başlığını, "Haksızlığa Uğrayan Askerler" koymak istiyordum aslında. Adalet Komisyonunda tartışılan af önerisi, askerlerin disiplin suçlarının affı konusunda çelişkilerle dolu da ondan.

Balyozcu Nihat Bey'in başkanlığı zamanında bir Subay ve Assubay Sicil Yönetmeliği çıkarılmış, bu yönetmeliğin subaylar ve assubaylarla ilgili madde hükmü şöyle:

"Aşağıdaki sebeplerden biri ile disiplinsizlik veya ahlâkî durumları gereği silâhlı kuvvetlerde kalmaları, son rütbelerine ait bir veya birkaç belge ile anlaşılıp uygun görülmeyenler hakkında hizmet sürelerine bakılmaksızın emeklilik işlemi yapılır..."

Bu madde beş fıkra, "e" fıkrasında da şöyle deniyor:

"Tutum ve davranışlarıyle yasa dışı görüşleri benimsedikleri anlaşılanlar..."

Bu fıkraya göre emekliye sevkedilmiş, günde kaç subay, assubayla karşılaşıyorum. Kimi ya bir ihbar üzerine evi arandığı için ya da gözaltına alınıp ya tutuklanıp yargılandığı için emekliye ayrılmışlar, çoğu Askerî Danıştay dediğimiz Askerî Yüksek İdare Mahkemesine haklarında verilen kararın kaldırılması için dâva açmışlar. Dâvaları bir yandan sürüyor çoğunun. Assubaylar, belki subaylardan daha çok.

Diyelim, gözaltına alınıp tutuklanıp yargılandıktan sonra beraat etmişler, öyleleri de var. Bu kez suçsuzluğu da ortaya çıktığından orduya, görevine dönmek, hizmet etmek istiyor. Fakat, çıkarılacak af yasasında bir hüküm var ki, "beraat etseler bile görevlerine dönemezler" saklı hükmüyle, Askerî Danıştay'daki dâvalar ve bu yüksek mahkeme de kıskıvrak bağlanmak isteniyor. Bu kimin dikkatinden kaçmıştır bilemem.

Disiplin suçlarını, "tazminat" dediğimiz zorunlu ödemeleri bağışlıyorsunuz, güzel. Harp okulu öğrencilerinin yeniden askere gitmelerinin de önüne geçmiş oluyorsunuz, bu da iyi. Fakat, Askerî Danıştay’larda hak arayanların bu hakları aramasına engel olmamalısınız, buna kimsenin hakkı olmamalı. Bu bakımdan, af yasasındaki çelişki giderilmelidir.

Toplum, önemli ve güç dönemlerden geçti. 12 Mart'tan sonraki dönemde keyfî tutum ve davranışlarla sivil, asker kepelendi insanlarımız. CHP Grubu'nda bu sözleri olduğu gibi Adana Milletvekili eski Kaymakam Mehmet Can söyledi. "Bu yapılanın adı sadece adaletsizliktir" dedi. Grupta veya Grup Yönetim Kurulu'nda Mehmet Çan'ı dinleyen arkadaşları, "bu konunun üstüne fazla gitme. Askıya alalım bunu. Buzdolabına koyalım" dediler.

Disiplin suçlan ile ilgili maddenin "e" fıkrası gereğince bugün toplumda binlerce subay, assubay var emekliye sevkedilmiş. Bunların pek çoğu da işsizdir.

Dışarıda sivil yaşantı ortasında kolay kolay da iş bulamamaktalar. Disiplin suçundan emekli olmuş bir assubay 34 lira gündelikle iş bulmuş. Başvurduğu çok yer, başlarda beş bin liraya yakın ücretle iş verecekken, "disiplin suçu"ndan emekli olduğunu öğrenince vazgeçmiş işe almaktan. Karşılık vermişler:

-Bu durumda size iş veremeyiz...

Peki, ne yapacak adam? Ev, bark, çoluk-çocuk ne götürecek onlara?

Emekliye ayrılmazdan önce, sözde uyarmış üstündeki:

-Neden bu kitapları okuyorsun kardeşim? ille de kitap okumak istiyorsan Tommix oku...

Kepelenmişler, sizin anlayacağınız ezilmişler, örselenmişlerdir toplumda. Anadolu'da kepelemek bu anlama kullanılır. Gözünden çok sevdiğini de kepeler işte insan böyle zamanlarda. Sistem öyle işler çünkü... Sivil diye, asker diye ayırmıyorum ben insanları. Kim kepelenmiş horlanmışsa, onunla olmak, onun hakkını aramak istiyorum. Parlamenterler de aramalılar hakkı, düzeltmeliler yanlışlarını...

Maliye Bakanı Deniz Baykal, başlangıçta kara kara düşünmüştü "malî af" konusunda. Karaoğlan da, "af tasarısında malî af olmasın, çıkarılsın bu" demişti arkadaşlarına. Fakat ne oldu sonra, nereden kimlerin etkisiyle girdi tasarıya bilemem. Vergi cezalarını bağışlıyorsunuz, kimleri? Bunlar memurlar, işçiler değil. Onların vergileri bordroda kesilir zaten. Küçük esnaf da götürü verir vergisini, o da değil. O halde malî af, büyük halk çoğunluğunun sorunu değil, egemen güçler dediklerimizin sorunu. Eee, bu iktidar kimin iktidarı? Yoksa, bu işlerde de gerçekten büyük oyunlar mı dönüyor? Bilmiyorum, nereden bileyim...

Görevlerini kötüye kullanmış olanlar aftan yararlanıyor, partizanlık yapanlar yeniden görevlerine alınabiliyorlar da disiplin cezasıyle emekliye sevkedilmiş -sonradan beraat etmiş- biri için yüksek mahkemeler bile bağlanıp kapatılmak isteniyor kapıları, bunu anlamıyorum.

Eylem suçları af içinde dar tutulmak isteniyor. "Eylem" diye. Hangi iş, davranış eylem değildir ki?

Ne yazmıştı Fazıl Hüsnü Dağlarca, Eylem'e imzaladığı kitabına?

-Yurdun ve yeryüzünün en büyük güzelliği eylemdir...

Sabah evden çıkarken öğrendim. Eylem, bıçakla oynarken parmağını kesmiş. Tatlı tatlı söyledi suçunu:

-Baba, bir daha bıçakla oynamayacağım, söz.

-Söz mü?

-Söz.

Önce Özlem’i sonra Eylem’i öptüm. Kapıdan çıkarken Eylem bağırdı:

-Baba...

-Ne var?

Koşa koşa geldi, kucağıma atladı:

-Beni bi daha öp...

12 Mart 1974