Parlamentolardan birinde bir yasa önerisi görüşülüyor, oylanıyormuş. Başkan soruyormuş, önce üyelere:
-Maddeyi okutuyorum. Söz isteyen? Yok... Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler? Etmeyenler? Kabul edilmiştir... Öbür maddeye geçiyorum...
Başkan böyle her maddeyi oylayışında, dinleyicilerin bulunduğu bölümde biri, hafifçe ayağa kalkar, bir reveransla selâm verir, otururmuş. Her maddede, böyle ayağa kalkıp reveransla ve saygıyle selâm verip oturan adam, oradaki herkesin dikkatini ve merakını çekmiş. Sormuşlar:
-Neden öyle, her madde kabul edilirken, kalkıp selâm veriyorsun?
-Kabul edilen her maddenin içinden bir dost geçiyor, onu selâmlıyorum...
Yine ülkelerden birinde, yüksek bir makamı düzenleyen bir yasa tasarısı hazırlanıyormuş. O makamda bulunan şu şu hizmetleri yapacak, öğrenimi şu kadar olacak, şunları şunları yapmamış olacak filân...
Tam tasarıya son biçimi veriliyormuş ki, orada bulunan hazırlayıcılardan biri, söz istemiş:
-Efendim, maddeye bir küçük fıkranın eklenmesi unutuldu. Lütfen, fıkraya "sol ayağı hafifçe aksar" diye ekleyelim...
-O neden o?
-Kafanızdaki kişinin bir niteliği kaldı. Onu da ekleyelim de tasarı tamam olsun...
★
Af Yasasında Osmanlı hanedanı erkeklerinin yurda dönmeleri hükmü bulunmasaydı, gerçekten bazı kişiler üzüleceklerdi. Örneğin, eski başbakanlarımızdan Suat Hayri Bey'in gelini. Babası filân hayatta mıdır bilmiyorum. Belki amcası vardır, onu göreceği gelmiştir. Öyle her kez gitmek yerine arasıra da onlar gelseler yurda, torunlarını da görseler kötü mü olur? Prof. Osman Turan Hoca'nın eşi de hanedandan. Osman Turanlar, Suat Hayri Beyler gibi o kadar varlıklı da değiller. Özlem bu, hasret anlayacağınız... İyi oldu, iyi. Hatta bir fıkra daha eklemeli. "Yurda gelecek Osmanlı hanedanı erkekleri, Söğüt kasabası yakınlarında kurulacak çadırlara yerleştirilirler" filân gibi...
Şimdiye dek, "eski DP’lilerin siyasal haklan" diye kafamızda kalan Anayasa değişikliği, yeni baştan Meclis gündemindedir. Aradan bu kadar zaman geçti. Eski DP'lilere 21 Mayısçılar eklendi. Bitmedi, 12 Marttan da cezaevlerine doldurulanların siyasal hakları konusu -en önemli konu olarak- gündemdedir. İçerden, aftan yararlanarak dışarı çıkacaklara siyasal haklarını tanımadınız mı, onlara "Parlamenter düzen yaramaz size. Siz yeraltına inip orada çalışın" demiş olursunuz. Demokrasiden yana görülenenlerin de bu izlenimi uyandırmamaları gerek. Yasalar çıkacaksa, Ahmet Bey için, yok Celâl Bey için çıkmaz. Benzer nitelikleri taşıyan herkesi kapsar.
-Canım, senin demek istediğin sosyalist parti kurmaksa, herkes kurar sosyalist partiyi. İlle içerden çıkacaklar mı kursun?
-Anlıyorum dediğinizi. Ya Aybar, ya da Mihri Belli kursun demek istiyorsunuz. Benim demem o değil. Binlerce insanın siyasal hakkını, böyle bir hakkı olacağını görmezden geliyorsunuz...
★
Bir Yeniortam okuru, mektubunda bir de gazete kupürü eklemiş. Kupürde, "Osmanlı Sarayında Seks Çılgınlıkları" dizisi ve yazı başlığı şöyle:
"Deli İbrahim'in Cinsel Çılgınlıkları Artık Çekilmez Bir Hal Almıştı..."
Mektup da kısaca şöyle:
Osmanlı hanedanının artıklarının da AP, DP ve MSP oylarıyle genel af içine alınmaları söz konusu. Oysa ki, Osmanlı saraylarının seks çılgını Padişah Deli İbrahim'in hayatı Modern Gazete'de tefrika ediliyor. Cariyelerin edep yerine elmaslar takan bu hanedanlığın affını istemek, pek garip bir şey.
Ben Isparta'nın Yalvaç ilçesindenim. Demokrasimizin yetiştirdiği hanedanlar bize yeter.
Sayın Refik Erduran'ın bir çağrısı ile
ipten kurtulan bir tutuklu...
18 Mart 1974