Süleyman Bey gerçekte ürkek yapılıdır. Gelen tehlikenin üstüne yürüyemez. Geçmişte çok örnekleri görüldü bunun. Örneğin, AP Genel Merkezi bir zaman taşlandığında, Genel Başkan Yardımcılığından istifasını verip, çekti gitti. 12 Mart'ta öyle, aldı şapkasını gitti. Bu barış yanlısı olduğundan değil de ürkek yapılı olduğundan mıydı?
-Efendim, sermaye de ürkektir bilirsiniz, güvence arar...
Öyledir ama, 12 Mart'ta gelirken neler olmadı? İki yüz bin kişiyi silâhlarsın, sonrası belli olmaz ya da, iş kavgaya dönüştü mü, kimin kazanacağı belli olmaz sözleri de Süleyman Bey'in değil mı? Gerçekten bildiğim kadarıyla istemez kavga Süleyman Bey. Fakat, Süleyman Bey'in koruduklarının çıkarları da öyle kavgasız korunacak cinsinden değil mi ne?
Elimde notlar var. Şöyle: "Yüksek İnşaat Mühendisi Orhan Göncü- oğlu, müteahhidin hakemi olup, 55-60 yaşlarında bir kimsedir. 1960 yılında, DSİ Genel Müdür Yardımcılığından ayrılmıştır. O tarihte, DSİ Genel Müdürü olan Sayın Demirel'in yardımcısı olduğundan 27 Mayıs'ı izleyen günlerde Orhan Göncüoğlu da DSİ'den ayrılarak bir süre dışarda çalışmış, Demirel'in Başbakanlığı ile birlikte en büyük yatırımların yapıldığı bakanlık olan Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarlığına atanmıştır. Çok kez zamanın hükümetleri içinde bakanlardan çok daha sözü geçen kimse olarak tanınmış ve bir çok bakanlıklardaki tayinlerde kendisi mü- dahil olmuştur. 12 Mart 1971 tarihinden sonra Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarlığından alınan Orhan Göncüoğlu Ereğli Demir-Çelik İşletmeleri TAŞ'ınkindeki görevine devam etmiş, bazı inşaat müteahhitlerinin dairelerdeki işlerini takip etmiştir..."
Orhan Göncüoğlu halen, AP'nin Zonguldak ta kontenjandan adayıdır. DSİ olayındaki müteahhit hakemidir.
Notlara biraz daha devam edelim:
Keban Barajı inşaatını deruhte etmiş olan Fransız-İtalyan Ortaklığı Company Construction Internationals (CCİ)'in Türkiye mümessili ve komisyoncusu Transtürk isminde bir firma olup, sahibi isim değiştirmiş bir Ermem vatandaşımızdır. (Fuat Sürenyan) Mıgırdıç Şellefyan hadise ve yolsuzluğundan dolayı Transtürk'ün işlemlerine el konduğu gazetelerde yazılmış bir husustur. Mıgırdıç Şellefyan'ın bazı işlerini ve şirketlerini yurt dışına kaçmadan önce eski bir DP milletvekili olan N.T.'ye devrettiği Hürriyet Gazetesi'nin 14.10.1970 günlü nüshasında yazılmıştır Bu devir işlemi Beyoğlu 2. Noterliği'nin 11.8.1969 gün ve 19309 nolu devir senediyle yapılmıştır.
Adı geçen N.T., halen Müdür olan H. T.'nin küçük kardeşidir. H.T. de Süleyman Bey'in sınıf arkadaşıdır...
Şimdi seçimlere gidiyoruz. Seçimlerde "Karaoğlan"ın iktidar olacağı ihtimali gün gün artmakta. Karaoğlan iktidara gelince de, kardeşlerin egemenliğinden çok, kardeşlik havasının yaratılacağını herkes bilmek- te. Ancak, 12 Martta hesabı sorulmamış pek çok yolsuzluk ve olayın hesabının sorulacağını da çok kişi kestirmekte. İşte bu, bugüne değin - farkında olsa da olmasa da- Süleyman Bey'in sırtından ve olanaklarından yararlanmış olanların işine gelmiyor bir türlü. Adam, nerede bulacak bir daha müsteşarlığı, nerede bulacak bir daha genel müdürlüğü? Öyleyse, ne yapıp yapıp Ecevit'i iktidara giden yollarda durdurmalı. Etek dolusu para mı saçılır, adamlar, gazeteciler mi tutulur, ne yapılıp yapılmalı Ecevit'e iktidar yolları tıkanmalı. Örneğin konuşturulmamalı Taş|and|" diye başlıklar artırmalı. Amma, bunlar olurken öyle mertliğe filan dayanıp da ortalıkta da görünmemeli. Taşkın kalabalık numarasına yatıp, perdenin arkasında kıs kıs gülmeli.
İsparta'da AP'nin Başkanı, Süleyman Bey'in kardeşidir. Onun adamlarının yaptığı herşey, Süleyman Bey'i bağlar. Ticaret de yapsa yolsuzluk da yapsa, kavga da çıkarttırsa. Her şey, ama her şey... Kardeşini düşünseydi zaten, aklı başında biri olsaydı İsparta olayları olur muydu sanırsınız? Amma, para bu, çıkar bu, korku bu, neler neler yaptırmaz adama.
Bir barış bayrağı açalım, gelmiş geçmiş olayların altına bir kalın çizgi çekelim demiştik. Bizim barış bayrağını da karaborsadan kaput bezi olarak satacaklar anlaşılan. Yine de bayrak duruyor ya, yarıda bayrak. İsparta'da kan bulaştırdılar ona çünkü...
Amma çaba boşuna. Karaoğlan geliyor iktidara ne yapsalar...
29 Eylül 1973