Nihat Bey'in birinci hükümeti zamanıydı. Nihat Bey, bir gün yardımcısı Attila Karaosmanoğlu'na İstanbul'dan telefon etti. Konuşma hemen hemen şöyle geçmişti:
-Burada Dünya gazetesinde, senin için çirkin bir yazı çıktı gördün mü?
-Hayır henüz görmedim.
-O yazıyı bir oku. Bana burada, sıkıyönetim yetkilileri, "Efendim biz de gördük. Bir tedbir almak istedik. Fakat meselenin iç yüzünü kesin olarak bilmediğimizden bir şey yapmadık. Eğer sayın Karaosmanoğlu, iki nüsha tekzip hazırlar, birini de bize gönderirsen gazetede yayınlatacağız, dediler. Sen istersen bir tekzip hazırlat, buraya gönder..."
-Yazıyı bir göreyim de efendim.
-Beni İstanbul'dan ara.
-Olur...
Karaosmanoğlu hakkında çıkan ve manşetten verilen haber, "açıklıyoruz: Attila Karaosmanoğlu, Sosyalist Kültür Derneği'nin üyesidir" şeklindeydi. Bir de fotokopi vardı. Belki de dernek giriş kâğıdı.
Attila Karaosmanoğlu, kendi kendine düşündü, neyi tekzip edecekti. Dünya gazetesi bir polemiğe çekmek istiyor olmalıydı. Gazetenin başındakiler, hayli korkmuş olmalıydılar ki konuya bir daha değinmediler. Fakat, gazeteye de hiç bir şey yapılmamıştı. Halbuki, aynı dönemde, TRT Genel Müdürü'nden espri ile bahseden "Yeniortam" dergisi kapatılmıştı.
Sonraları Karaosmanoğlu ile konuştuğumuzda, basın özgürlüğüne sonuna kadar inandığını söylemişti. Nihat Bey de, Karaosmanoğlu na "önemli bir şey yok" karşılığını vermiştir sanıyorum.
Erim'in "balyoz harekâtı" sıraları mıydı o sıralar Gazeteler, dergiler yılgı içinde çalışıyorlardı. Sonra sonra tavsadı bu.
12 Mart öncesinde de, bir toplantıda o zaman Cumhurbaşkanı olan Sunay, yanında bulunan “Doğan Avcıoğlu, hâlâ bizim çocukla uğraşıyor. Devrim dergisinin bir çaresine bakamıyorsunuz?” şeklinde konuşmuş muydu? Öyle yapılabiliyordu gazetecilik…
Sonra, dönem devran değişir gibi oldu. Basın nefes almak üzereydi galiba. Cumhurbaşkanı Korutürk’ün bundaki olumlu tutumunu belirtmek gerek.
Korutürk, İstanbul’a bir gitti mi kısa fakat kesin haber geliyordu. Cumhurbaşkanı ele aldığı bazı konuları -ikna ede ede- olumlu sonuca bağlama kararındaydı. Bağladı da.
Silahlı kuvvetleri politikanın dışında tutma çabaları Korutürk’ün son ve olumlu işlerinden biridir. Öncelikle, sanıyorum Korutürk seçildiğinden beri bir siyasi partinin -Özellikle AP’nin- etki alanına girmemiş, tarafsız kalmayı başarmıştır. İllere müftü atamasından, bazı kanunları vetosuna, Genelkurmaya getirilmek istenen kişilerin emekliliklerine kadar pek çok alanda tutumunu açık açık belli etmiştir.
Emekli olacağı çoktan belli olan Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur’un CHP’den kontenjan veya ön seçimle, İstanbul lise başı olmasını da -söylentiler doğruysa- Korutürk önlemiştir. Söylentilere göre, Korutürk seçimlerden sonra da tarafsız kişilere -Muhsin Batur gibi kişilere- ihtiyaç olacağını duyurmuş ve Batur’un hemen hemen kesinleşmekte olan adaylığı kalmıştır. Batur, çok muhtemel olarak, seçim sonrasında bir süre de dinlendikten sonra Cumhurbaşkanlığı Kontenjanından Senatoya gelecek. Muhsin Batur’a bunu sorduğumda, “ben istemiyorum ama bırakmıyorlar adamı, öyle gönderiyorlar parlamentoya” şeklinde üstü kapalı doğruladı. Batur, kontenjandan Senatoya geldiğinde acaba kendisini hangi görev bekliyecek? Bekliyelim bakalım…
13 Ağustos 1973