Anası, Binali Seferoğlu'na şöyle dedi:
-Hay oğlum, kimini astılar, kimini damlara tıktılar, işlerinden attılar çoğunu...
Köylü kadını, durdu oğluna baktı, ekledi:
-Tükenmiyorsunuz, bak...
Oğlu, anlattı anasına:
-Bak ana, böyle, böyle... Doğru yoldayız biz. Memlekette bir Anayasa var. Bu Anayasayı uygulamıyorlar. Doğru söyleyeni kırdıkça kırıp, kendi yollarına çevirmek istiyorlar.
Kadın, sevgiyle baktı oğluna.
-Oğlum, güzel hoş da neden anlatmıyorsunuz bunları herkese?
-Ana, bunları anlatmayalım diye kırıyorlar ya bizi. Öğretmenlikten alınmıştı. Binali kaç çocuğunu geçindirmek için nasıl çırpınıp dururdu.
Geçenlerde, Doğu Anadolu illerini gezdi Binali öğretmen. Yolda, belde, köyde, kentte, kasabada önüne gelenle konuştu. Anlattı:
-Herkes politikayla uğraşıyor, her yerde.
-Doğu Anadolu'yu da Batı Anadolu'yu da dolaştım. AP'yi tutan tek şoföre rastlamadım. Çoğu altlarındaki arabanın borcunu ödemeden öleceklerini çok iyi biliyorlar. Tefeciliğin, sömürünün, iç-dış sömürünün nasıl kendilerini tüketmek için tezgâhlandığını pek iyi biliyorlar.
Erzurum'un İspir ilçesineydi. Biri, AP ilçe başkanına takılıyordu:
-Daha ne istiyorsunuz, İsmet Paşa da sizi tutuyor.
-Tuttu da ne yaptı? Bizi de batırdı...
Belediye seçimlerine verdi herkes kendini bu ara. Farkında mısınız, gecekondu yıkımları durdu. Gecekondulara asfalt döşenmeye başlandı.
Süleyman Bey, radyo konuşmasında sağı "tek cephe" halinde birleşmeye çağırdı.
Karaoğlan, 14 Ekim'de aldığı sonucu belediye seçimlerinde de almalı ki, hayat pahalılığı ile savaşını sürdürebilmek için belediyelerden yararlansın. Belediye ve yöresel seçimler, gelecek seçimlerin oy depolarıdır demişti Vedat Dalokay. Seçimlerde, ya da gezilerde, belediye balkonundan konuşabilirsin azından.
CHP dışında sosyalistler demokrasiye yürekten inanmış insanlar, 14 Ekim'de tam bir "demokrasi cephesi" kurarak, CHP'yi oylarıyla desteklemişlerdi. 9 Aralık seçimleri de 14 Ekim seçimlerinin ayrılmaz bir parçası niteliğinde gözükmektedir. Bu nedenledir ki, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), vatandaşları 9 Aralık'ta da oyla desteklemeye çağırdı. Özgür demokratik ortamı kurma amacı ile davranacak olanlar, bu seçimlerde de demokratik görevlerini yapacaklar...
Türkiye Birlik Partisi, 9 Aralık seçimlerinde CHP’yi destekleyeceğini açıklamakla en doğru yolu tuttu.
14. Ekim'de silinme tehlikesi geçiren CGP -ilerde AP ile birleşme- hazırlıklarının bir başlangıcı olmak üzere, bir çok yerde AP'yi destekle- yecek anlaşılan. Örneğin, Van'da Ferit Bey'i Kinyas Kartal desteklerdi yıllardır, bu kez destekleme sırası Ferit Bey'de olmalı.
Anadolu'nun çeşitli yerlerinden belediye seçimleri ile ilgili haberler, okur mektuplarında da yansımaya başladı. Niğde'nin Bor ilçesinden ae- len bir mektupta şöyle deniyor:
... Borda AP'li yöneticiler, kendi gösterdikleri adaya zorla oy verdirmek istiyorlar. Baş kaldıranları dövüyorlar, iş Emniyete aksettiği zaman da, bir şey çıkmıyor.
... Bora Okçu köyünden su getirme bahanesiyle belediyenin dışında bazı kimseler halktan yarım milyona yakın para toplamışlardır. Bu parayla Bor'a su getireceklerini vaat edenler, şimdi bu paraları dağıtarak, AP'li adaya oy istiyorlar. AP, 14 Ekim'de aldığı oyları da para dağıtarak aldığı için, o seçim sonuçlarından çok emindi. Fakat, evdeki pazarlık çarşıya uymadı. Dileriz ki, AP'liler Bor'daki seçimlerde de aynı sonucu alsınlar. Artık halkımız bilinçlenmiş, kendini sömürenlerin kimler olduğunu görmüştür. Ak günler çok yakınımızdadır. Saygılar...
★
Kıyım da, kırım da sürüp gidiyor, kimse oralı değil mi ne? Aylar önce kampanyaları başlatılan af da, içerde yatanlar da neredeyse unutuldu, gitti. Ortada üzgün, analar, babalar kaldı. İstanbul'dan bir anne değiniyor mektubunda buna, kınıyor işkencecileri. Şöyle diyor:
Bebelerimizi büyütürken ninelerimiz, dedelerimiz bize kıymetli torunları için, Aman ha, gelin, çocuklara korkunç masallar anlatıp onları uslandıracam diye uğraşmayın, iyi şeyler, güzel şeyler anlatıp çocukları oyalayın, diye tembih ederlerdi. Biz de büyüklerimizin sözünü tutardık...
Gün geldi, o çocuklar büyüdü, nasıl büyüdü, artık onun orasını Allah ile ana-babalar bilir. Çok şükür yetiştirdik ya, bize bakma, artık onlar mesut olsunlar. Her şeyimiz, tıpkı kaybolan gençliğimiz gibi onlar için olsun... Gel gör ki, masallarda bile çocuklarımıza anlatmaya kıyamadığımız korkunç hayaller, vampirler, devler, boynuzları olan cüce işkenceciler, ağızlarından ateş saçan canavarlar, başlarında kukuleta, ellerinde kızgın demirler taşıyan ve bu kızgın demirleri masum insanların derilerine batıran korkunç mahlûklar... Bu canavarlar ki, düşlere girseler adamı yatağından sıçratan yaratıklar meğer gerçekmişler, meğer içimizde yaşıyor, aramızda dolaşıyorlarmış..."
Her bir yiğit oğlumuzun, gelinlik kızımızın ardında bir vampir dolaşırmış da bizim bundan haberimiz olmazmış... Masalını anlatmaya kıyamadıklarımız, günlerce, bu vampirlerin elinde, aklın almadığı eziyetleri çekmişler, perişan olmuşlar dayanmışlar."
Hâlâ, masalların beşiklerinde uyuklayan bazı gafiller, bütün bu olanlara, gerçek dışı, masal, masal diye sayıklıyorlar. Bunun masal mı, gerçek mi olduğunu o çocukları doğuran analara, babalara sor da sana anlatsınlar... O analar ki nelere dayanmadılar? Dağların, taşların bile dayanamadığı acılara bu anaların küçücük yürecikleri dayandı işte. Acıtan kahrola ola, dayanıyor ve yaşamaya çalışıyor. Umut, tüm yaralı anaları hayata bağlayan tatlı umut duyguları uğruna..."
★
Masal anlatmasını hiç bilmem. Eylem'i ya da Özlem'i uyutacağımda uydururum bir şeyler.
Bir akşam yatağa uzandım. Eylem de yanımda. Kitabı karıştırıyorum, Eylem'i nasıl oyalamalı?
-Hadi Eylem, bana masal anlat.
-Peki... Bir varmış, bir yokmuş. Bir parmak çocuk varmış. Parmak çocuk, yolda giderken karşısına kocaman bir amca çıkmış. Bozacı amca, yaaa... Ama, sen uyumuyorsun?
5 Aralık 1973