Gümleyenler...

Milletvekili Hüsamettin bey, akşam üstü masasına oturmuş, o günün gazetelerini karıştırıyordu. Telefon çaldı, bir arkadaşıydı.

-Hüsamettin bey, haberin var mı, Sunay'ın görev süresi uzatılıyor. AP ile CHP de anlaştı.

Öteki:

-Peki, Gürler ne oldu?

-Bilmem, hadi eyvallah...

Hüsamettin bey, kendi kendine "cık cık" etti. Karısına seslendi:

-Hanım, şu benim rakıyı getir. Olan bizim rakıya olacak. Efkârlan- dım...

Kendi kendine düşünüyordu.

-Yahu, bu politika ne biçim şeydir? Hey Allahım, neden beni milletvekili yaptın?

Anlaşılan çok ince politikalar vardı işin içinde.

Her şey olduğu gibi, yeni politika da, CHP'yi karıştıracağa benziyordu. CHP'nin Genel Sekreteri Kâmil Kırıkoğlu başta, grup üyelerinin bazıları ona katılmışlar, bu politikayı beğenmiyorlardı doğrusu. Sonra "parti dışardan mı idare edilecek, yoksa yetkili kurullar mı yönetecek?" diyenler vardı.

Olanlar, Gürler'e mi olmuştu ne? Peki, neydi 200'e yakın AP'linin "paşam, siz hele bir istifa edin, çıkarın üzerinizden üniformanızı. Gelin aramıza biz sizin yanınızdayız" demesi? Bir Korgeneral, Gürler'i uyarmamış değildi, "efendim, partilerle konuşup anlaşmadan çıkmayın yola" demişti amma, peki AP'den gelenler neydi? Bunlar adam değil miydi? CHP'nin oyları nasıl olsa kendisinindi, ondan hiç kuşkusu yoktu. Tabii

Senatörler, Kontenjan Senatörleri, eh hükümet de yani birleşik Feyzi- oğlu cephesi de kendisini desteklerlerdi. Demokratik Partililer kararsız gibiydiler, hele Celâl Bayar'ın o Yeni İstanbul'da çıkan yazıları pek iç açıcı değildi. Amma, denize yani suya girmiyen de yüzme öğrenemez hani, dalmak gerekti suya, daldı... Cup...

Bazı kişiler harcanmış görünseler de, bazıları darılıp küsse de, tarih akışı içinde olanlar gecikmiyecekti. Bunu geciktirmeye doğrusu kimsenin hakkı da yoktu. Ne olacaktı ki?

Önce şu olacağa benzer: CHP'nin hıncı Demirel'den çok, Feyzioğlu'nadır. Siz misiniz, bizi param parça etmek istiyen? Hiç bir gücünüz yokken, çeşitli güçlerin arkasında -olağanüstü durumdan da yararlanarak- iktidar olan, alın bakalım? Bu politika pek ince hesaplanmış olmalıydı. Feyzioğlu'nun altından sandalye çekilmek üzereydi demek? Yüksek memleket çıkarlarını hesabederek, bakanlık sandalyelerini bırakmıyanların altından da...

Demirel'in hesabı başkaydı ya, o da buna benzerdi. Örneğin, CHP ile bir koalisyon, iktidar kapılarının ardına kadar açılması demek değil miydi? Şimdilik aralanmıştı ya olsundu, seçimden sonra -yine CHP ile- bir koalisyon neden olmasındı. Böylece, hasm-ı biamanı Demokratik Parti eriyip gidecek, kendisini pek rahatsız eden çıkamıyacaktı politika sahnesinde.

Plânın iki yanı da parlak görünüyor gibi.

Fakat, akla bir tek soru gelmiyor değil. Kim kimden yararlanacak, bunun sonunda, daha orası pek belli değil gibi...

Ancak, görünen, bu işin içinde ve çok geçmeden sonunda da gülmiyenler olacak gibi.

Bir sakatlık olmazsa, demokratik rejim kökleşecek gibi bunun sonunda. Bir dönemeci daha döneceğiz gibi, bakalım..

17 Mart 1973