Halk Siyasal Hayata Susadı...

Bütçe-Plân Karma Komisyonu'nda yapılan konuşmalar, yer yer gerçekten seviye kazanıyor. Tabii Senatör Ahmet Yıldız'ın konuşması, yine Milli Savunma Komisyonunda AP'li Nuri Bayar'ın söyledikleri ilgi çekiciydi. Nuri Bayar'ın söylediklerini yıllar önce, milletvekili olduğu yıllarda Çetin Altan yazdığı zaman, "vayyy, neler de söylüyor?" diye başta AP'liler çullanırlardı. Nuri Bayar, "Türkiye'de her çeşit parti kurulsun, herkes serbestçe görüşünü savunabilsin" derken, AP'nin çatısındaki bir düşünce değişikliğini mi belirtmek istiyordu acaba? Düşünce özgürlüğü açısından AP'nin tabanı ile CHP'nin tabanı arasında gerçekte büyük ayrılık da yoktur. AP'li seçmen de, CHP'li seçmen de ilçesinde, köyünde kardeşçe çalışır, yaşar. Onları birbirlerine düşmanmışlar gibi gösterme, birinci, ikinci katlarda başlar. Bütçe komisyonu tartışmalarından anlaşılıyor ki, çatıda da demek; özgürlük ve demokrasi anlayışında yakınlaşma var. Bunun en çok, tabandaki halkı sevindireceğine ve etkileyeceğine şüphe yok.

1965'den sonra, TİP'li milletvekilleri Torosların tepelerine, dağ köylerine geziye gittiklerinde, çoğu zaman onları da kendi seçmenlerini bulana kadar ya CHP'liler ya da AP'liler ağırlarlardı. TİP'liler, o zamanlar en ağır hücumları, kendilerine "keskin devrimci" diyenlerden görmüşlerdir.

Seçim propagandaları sırasında, seçilen alanı dolduranlara bakarak, orada kimin kazanacağını tahmin etmek çok zordu. Bir hafta önceki pazar, aynı alanı aynı büyüklükte bir başka partinin dinleyicileri doldurur, konuşmacıları dinlerdi. Rakip partilerin ileri gelenleri ise, alanın biraz uzağındaki belediye balkonuna yerleşirler, kendilerine yöneltilen hücumları oradan izlerler. Kasaba politikacısı dedikleri tiplerde bile, eğer çok çok çıkarı yoksa, konuşmaları sabırla izleyenlere rastlanırdı. Türk demokrasisi, Meclis Başkanının deyimiyle "tatillere uğradıysa, daha fazla sabırlı oynamadığından uğramıştı.

Şimdi görülen odur ki, AP'lilerin de, CHP'lilerin de, öbür partilerin de ayakları suya ermiş, demokrasiyi kesintisiz yürütmek için herhalde yeni denemeler kazanmışlardır.

CHP^in Ankara'da bir süre önce düzenlediği, "eğlence" adı verilen siyasi toplantı, CHP’nin güçlendiği izleniminden çok daha önce, halkın siyasi hayata nasıl susadığının açık belirtisiydi. Ecevit'in, bir iki gün içinde başlayacak Zonguldak-Düzce gezisi, bu açıdan önem taşıyor.

İki gün önce, Yeniortam'da "CHP Örgütüne" öneride bulunan bir okur mektubunu okuyup okumadığını Bülent Ecevit'e sordum. İlginç bulacağını söyledim. Okuyacağını söyledi. İskenderunlu işçiler "Atatürk un partisini korkaklar ve çıkarcılar değil, binler, yüzbinler, işçiler bizlerin anası-babası, akrabası olan köylüler yaşatacağız” diyorlardı. Bu mektup da, demokratik siyasi hayata susamışlığın çığlığıydı...

23 Aralık 1972