Çadırı Kim Kurdu?

Önceki gün Meclislerde hükümet programı okunurken, doğrusu her­kes kendi havasındaydı. Buna, herkes bir başka havadaydı da diyebilirim. CHP grup yöneticileri Fikret Gündoğan ile Salih Tanyeri, Senatör Muhsin Batur'u çağırmışlar, bir saat kadar sürecek bir görüşmeye dal­mışlardı. Görüşme sanıyorum, Batur'un Cüneyt Arcayürek'e verdiği de­meç arkasından Ecevit'in yapacağı açıklamayla ilgiliydi, ne bileyim.

Batur'a sorarsanız ne yapsaydı yani, bir köşeye çekilip oturmalı mıy­dı? Yönetim Kurullarına olsun girmemeli miydi? Memlekette özgürlük yok muydu yahu?

Kulislere alışkın bakanlar fazla keyifli değildiler doğrusu. Bu pek "bir günlük beyliğe" benziyordu. Tatsızdı anlayacağınız. Buna karşın, "bak, biz de bakan olduk yaa.” gibisine çevreye caka satanlar da yok değildi

AP'den, CHP'ye el altından haberler geliyordu:

- Dar bölge çoğunluk sistemini kabul edin, biz de 18 yaşı kabul ede­lim. Turan Güneş içinden söyleniyordu:

-    Annen güzel mi?

Karşı çıkıyordu. AP, gerçekte CHP'yi tam bir tökezletip masa başına öyle gelmek istiyordu. Süleyman Bey, şu CHP'yi bir yıpranmış görebil­seydi, bütün dileği oydu. Bunun için köşelere, kıyılara niyet taşları ya­pıştırıyordu belki evden çıkarken.

DP, son günlerde tam bir yanar döner havaya girmedeydi Hani MSP'ye güçlü diyenler nerede? Şimdilik başta o kaçıyor seçimden.

Ecevit bastırdıkça bastırıyordu, erken seçim diye.

Sadi Bey, programı okurken en çok nerde alkışlandı biliyor musu­nuz?

- Parlamentoda temsil edilen siyasî partilere dayalı hükümetlerin et­kinliğine inanmış kimseler olarak, en geç, parlamento çoğunluğuna da­yalı bir koalisyon hükümeti kuruluncaya kadar veya yüce Meclisçe ka­rar verildiğinde, yeni bir seçim yapılıncaya kadar işbaşında kalacak olan hükümetimiz, bu ihtimallerden birinin en kısa zamanda gerçekle­şerek bu nitelikte kurulacak bir hükümetin hizmeti bizden devralmasını en halisane dileklerle beklemektedir.

İşte bu sözleri söylediği sırada alkışlandı daha çok. Daha çok değil, hemen hemen bir bu sözleri söylendiğinde alkışlandı demek daha doğ­ru. Senatörler, ne de olsa "okumuş", "oturmuş" kişiler. Onların alkışları daha da uzun sürdü.

Ancak, hükümet üyelerinin tümünün böyle "erken seçim" istedikleri­ni kimse ileri süremez doğrusu. Sadi Bey'in de nesine erken seçim? CGP'lilerin de nesine, öyle değil mi? Birkaç bakan, hükümetin göreve geliş nedenini unutmaz, direnirlerse bu da bir şey anladığım. Hükümet erken seçimden yana ise, CHP'nin önerisini benimseyebilir, meclisler­de görüşülmesini sağlayabilir, yoksa programda söylenenleri içtenliği­ne kimseyi inandıramazlar. Lâfla seçim, gel keyfim gel.

Süleyman Bey parlamentoya dayalı bir azınlık hükümetine veryan­sın etti, "vaaay, işgalci" diye. Neden şimdi ses çıkarmadı dersiniz? Kıs kıs gülüyordun

- Oh ya Ecevit'e de kurdurmadım ya... Başbakanlıktan indi ya.

Bu hafta, sanıyorum oldukça "hareketli" bir hafta geçireceğiz. Her yönden hareketli.

Daha bir çok şeyin içyüzü aydınlanmadı. Zeyyad Baykara neden yarıda kaldı, o bilinmedi. İstanbul'da bazı çevrelerin boş durmadıklarını duyuyorduk.

Baykara'nın başbakanlığı çıkmaza girdiği gün, İstanbul'da araların­da ünlü Masonların da bulunduğu bir yemek verilir. Yemek aslında "Halk edebiyatı" üstüne bir konferans nedeniyledir. Sadi Bey de orada. Yemekten sonra, yemeği veren ünlü bir kişinin Harbiye deki evine gidi­lir. Söz döner, dolaşır başbakanın kim olacağına varır. Takılanlar olur.

-    Bir de bakarsınız başbakanlık sizde.

Irmak, umur görmüş adam, boş verir.

-    Devlet bizim ayağımıza gelsin... Der geçer.

Rastlantılara bakın, tam o sırada bir telefon:

-    Başbakanlığa atandınız, hemen Ankara'ya...

Söylenti bu ya, Irmak ayağa fırlar, ilk muştuyu verir:

-     Gözünüz aydın, Mustafa Üstündağ'dan kurtuldunuz. Konya'dan bi­le ayağını keseceğim.

Kabinede de ne kadar Konyalı var. Üstündağ yok ama...

Geçenlerde, daha başbakan ne atanmamış. Arkadaşımız Yeter Ha­nım, televizyonda Samı Irmak'ın, konuşmasını dinleyince dayanamamış:

- Ne konuşturup duruyorlar bu adamı, yoksa başbakan mı olacak?

-Aaaa, bir hafta geçmedi, Irmak başbakan olmaz mı? Pes yani, Yeter.

Kabine, kuruldu ya siz ona bakın. Azından politikacıların, parti liderlerinin buna fazla diyecekleri olmasa gerek.

Daha önce de değindiğim gibi, siyasal partilere dayalı bir hükümet kurulana dek, güvenoyu almasa da işbaşında bu hükümet. Kısa ömürlü de olsa, işlevlerine, eylemlerine bakacağım ben.

 (26 Kasım 1974)