Türkiye'de bugün, hakkında çok az şey bilinen kişilerin başında her halde Naim Bey gelir. Radyolardan, gazetelerden kısa hayat öykülerini dinledik, okuduk ne öğrendik? Kafa yapısı nasıl bir kişidir, en azından nasıl yükselip gelmiştir buralara kadar, bilen var mıdır, sanmıyorum.
Fransız gazeteleri "Nahim" diye yazmışlar küçük adını, yanlış yazmışlar. İ'nin üzerine iki nokta koyarak Naim adını Türkler gibi okuyabilirlerdi isteseler.
Naim Bey'le yüz yüze, baş başa konuşmuş değilim daha. Amma konuşacağım, daha vakit var. ilk yapılan konuşmaların bir gazetecilik olduğunu, bir başarı sayılması gerektiğini bilirim. Fakat denedim, bunların kalıcılığı olmuyor. Sonradan "keşke şunu da sorsaydım" diyorsunuz. Sonra, çabuk atlatılırsınız. Siz sanki bazı ipuçları veriyor gibi olursunuz. Başımdan geçti de söylüyorum. Süleyman Bey'le bir görüşme sırasında öyle oldu:
-Süleyman Bey, gelirlerinizin hesabını verir misiniz?
-Hay, hay... Bugün günlerden ne? Pazartesi. Yarın salı, çarşamba günü buyrun, ben hazırlatayım, iyi mi?
-İyi, bir soru daha soracaktım...
-Buyurun.
-İsterseniz yazmam, fakat merak konusudur: Mason musunuz, değil misiniz? Bunu açıklar mısınız?
Süleyman Bey, kapıya baktı. Dışarda ziyaretçiler vardı bekleyen. Ben, "yahu, adama ayıp mı oldu acaba?" diye yerimde yer değiştiriyorum.
-İsterseniz, ziyaretçileri bekletmiyelim, hem onlarla konuşalım, hem sizinle...
-Tabii efendim, nasıl isterseniz...
-Bütün sorularınızı cevaplayacağım, merak etmeyin.
Ben, umutlu bekler dururum. Tabii her iki konuda da atlatıldım. Tam çarşamba günüydü galiba, bir başka gazetede, Süleyman Bey'in "bütün hayatının hesabını verdiği..." haberini okuyordum.
Süleyman Bey'den örnek verişim, politikacıların da kendilerine göre, kısa sürede nasıl tecrübe sahibi olduklarını, onların da kısa sürede atlatmayı öğrendiklerini göstermek için...
Ben asıl Naim Bey'i ve onun yükselişini anlatacaktım.
Naim Bey, fakülteyi bitirip devlet memurluğuna geçince, bütün dileği neydi, düşünebilir misiniz? Ne yapıp yapmak, İstanbul'dan ayrılmamak... Yükselse de İstanbul'da yükselmek, orada adam olmak...
Bu, gençlik hayali midir? Sonra askerlik yılları gelir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında, yaşdaşları gibi oldukça uzun -iki yıl- süre askerlik yapar... Askerliği İzmir'dedir. Neş'eli, karamsar olmayan bir yapısı vardır gerçekte. Askerlikten sonra göreve devam...
İstanbul'dan ayrılmama ülküsü olan adam, İstanbul'da Merkez Bankası'nın şubesinin bir memuru olmuş fena mı?
Fakat kısa bir süre içinde Naim Bey'in talihi yükselmeye doğru dönecektir. Birdenbire yükselmeye. Bu, Amerika'ya -belki bir bursla- gönderilmesinden sonra başlayacaktır. Amerika'da National Bank'ta öğrendikleri, bankacılık alanında kendisinin yükselmesine yetmiştir. Naim Bey'le birlikte Amerika'ya National Bank'a bursla giden öbür arkadaşları da yükselmişlerdir ama, onun kadar yükselememişlerdir.
İstanbul'dan ayrılmak istemeyen, Naim Bey'e artık, Merkez Bankası'nın merkezi de görünmüş, Ankara yolları açılmıştır. İngilizcesi, Amerika dönüşünde bile fazla iyi değildi. Çat-pat konuşurdu.
Naim Bey, Süleyman Bey'in başkanlığında göze girmiş olmalıdır. Ancak onun yükselmesini asıl sağlayan, 11'lerin istifası sırasında Merkez Bankası başkanı olarak, 11'lerin istifa dilekçelerine oturduğu yerde verdiği cevap olsa gerektir. Naim Bey'in Onbirlerle arası öteden beri yoktu.
Nihat Erim, 11'lerin ayrılışından sonra, onu Özer Derbil ve Ayhan Çilingiroğlu İkilisinin yerine birden getirince basamaklı merdivenler, yürüyen merdiven oldu.
"Yüksel ki yerin bu yer değildir" dedi ve yükseldi işte.
4 Mayıs 1973