Bazıları Soğuk Sever...

TİP yöneticileri ile ilgili karar, Askeri Yargıtay'da da onaylandıktan sonra, sanıklar-hükümlü durumuna gelenler- ne yapmışlardır dersiniz?

Böyle zamanları yaşadınız mı hiç? Bir yerden haber gelmez, özel radyolarınız da toplanıp alındığı için, hoparlörün bağlı olduğu beylik radyonun açılmasını bekleyeceksiniz. Ya açmazlarsa? Olur mu canım, herkes biliyor, dünya basını bile olayla ilgili değil mi?

Karar açıklanmış, radyolar vermiş, ertesi günü gazeteler, kimi manşetlerden, kimi -nasıl etsem de gizlesem gibilerden- ufacık tefecik göstermişler haberi. Barış gazetesi gibi hiç vermeyenler de oldu. Olay bu, haber bu, neden vermedi hiç anlayamadım... Halbuki aynı günlerde Barış'ta nerdeyse gazetecilik dersleri veriyordu yazarlar birbirlerine.

Bunları bırakalım da, ne yapmışlardır tutuktular bakalım, düş gücümüzü de kullanıp...

Önce şoke olmuşlardır, sanırım. Kolay mı? Hiç yattınız mı on beş yıl, bilebilir misiniz nasıl geçer on beş yıl dam'larda?

Ufacık-tefecik kızların kendi aralarında "kazıkiçi motel" dedikleri kadınlar tutuk ve gözaltı evinde, Behice Hanımın aralarından gideceğine üzülenler var mıydı? "Daha iyi" diyenler oluyor muydu? Belki de, kendi aralarında hazırladıkları "veda çayı"nı bir sürpriz gibi tutuyorlardı. Behice Hanımı görünce bir şeyi ağızlarından kaçırmamak ister gibi mi bakıyorlardı?

Belki bunların hiçbiri olmadı da, bütün oradakiler Behice Hanımı da aralarına alıp halay çektiler. Halk oyunları oynadılar. Yanık türküler söylediler. Kararın, çok uzaklardaki erkekler koğuşunda ne etki yaptığını öğrenmek istemişlerdir. Kim bilir? Belki erkekler koğuşunda da şöyle denmiştir:

-Tahliye çayı içecektik, şimdi tasdik çayı içeceğiz...

Nereye gideceklerdi bakalım, hükümlüler? Ağır cezalıydılar. Öyle cezaları kesinleşmiş olanlar, uzun süre tutulmazlar Ankara larda, başka cezaevlerine yollanırlar. Orada tamamlarlar cezalarını.

Duruşmalardan birinin sonundaydı, avukatlardan biri:

-Yakında İstanbul’da görüşürüz artık... deyince ne cevap vermişti:

-Elbette görüşürüz... Ve eklemişti:

-On beş yıl sonra...

Ne biliyordu böyle olacağını? Ortamı mı biliyordu, bu güngörmüş kadın?

Yer yer konuşmalar geliyordu insanın kulağına:

-Sadun bey, Adana’ya ne dersin?

-İstemem, ben sevmem sıcağı.

Her ihtimale karşı, evden battaniye, kazak istetmişti. Niğde vardı, Nevşehir vardı, Adana'dan başka Hatay'dan da söz ediyorlardı.

Ankara tepelerini, son kez bir daha seyretmişler midir? Bulundukları yerden Anıtkabir, Parlamento görünüyor mudur?

Siyasî hükümlüler nereye gidecekler, nerede yatacaklar dersiniz?

3 Mayıs 1973