Zaman zaman, yazdıklarımızın, tutumumuzun yerli yerinde olup olmadığını düşünürüm. Eşe-dosta sorarım. Arkadaşım Binali'ye sordum bir ara bunu. Şenkaya -Erzurum Şenkaya-nın yaşlı kadını anası "Hanım" teyzenin tekerlemesiyle karşılık verdi, gözleri ışıldayarak.
Her derede çift değirmen
Eğer suyu gelirse,
Gâvur gediğinde arpa tarlası
Eğer sapan yürürse,
komşuya iki tavuk
Eğer Allah verirse,
Bu tutumun iyi tutum
Eğer sonu gelirse...
Türkiye'de çok iyi tutumun sonunun gelmediğini düşününce karamsarlığa düşüyor insan. 27 Mayıs devriminde şapkalarını havaya fırlatanların şapkaları şimdi nerededir? İhtilâl yavrularını birer ikişer nasıl yedi?
Türk demokrasisi 1961 Anayasasıyla, nasıl bir sıçramaya hazırlanıyordu, ne kaldı 1961 Anayasası'ndan? Bu Anayasa’ya yönelik tüm tutum ve davranışları Anayasa Mahkemesi'ne götürüp yüz geri ettiren TIP nerede şimdi?
27 Mayısçılara bazı bazı sorarım:
-27 Mayıs ihtilâlini yaptığınızda şimdiki aklınız olsaydı, ne yapardınız?... diye.
-Bırak hiç sorma... diye karşılık verirler. Tavşan yamacı aşmıştır çünkü.
Şimdi bir iyi tutum içinde Ecevit var. Onu da ne yapıp edip, silip götürmek için ne tedbirler düşünülüyor, görmüyor musunuz? Bunu yapmak isteyenler de ufacık, tefecik kişiler. Halktan, haktan, hukuktan anlamıyan kişiler, nasıl da belli. Ecevit'i dümenlerine yatıramadıkları için, nasıl da kıvranıyorlar?
-Naim Bey'in dedikleri fos çıktı. Şimdi bakalım neyi savunacak?
Ecevit diretiyor, "Son işkence kalkıncaya kadar, söylemeye devam edeceğim" diyor. Elinde yeni belgeler varmış. Belgeler yalnız Ecevit’te yok sanıyorum. Yayın yasakları kalksın hele bir, görürsünüz siz.
Bir ulusu ulus yapan, o ulus insanlarının insanlığa verdiği önemdir. Bununla ölçülür. İşkence, söylentileri bile ilkel şeydir. Bu ulusa bu karayı sürmeye kimsenin hakkı yoktur.
-Efendim, karıştırmayın, bunlar olsa olsa MİT'te oluyor...
-Nerede olursa olsun, unutmayın yapılan her şey, hükümetlerin sırtından, ordunun sırtından, sıkıyönetimin sırtından yapılıyor.
Bazı bazı aklıma gelir:
-MİT örgüt olarak kaldırılacak yani lâğvedilecek bir gün. O zaman, burada çalışan o kadar kişi ne iş yaparlar?., diye. Kanununda yazılıymış ne iş yapacakları, Başbakanlıkla memur olacaklarmış, iyi mi? Ancak, o zamana kadar da devlet memurunun personeline yaraşır davranış ve eylem içinde olmaları zorunlu. Benim ödediğim vergilerden, kimse "dayak atıyor" diye beslenemez. İsteyen kendi kesesinden beslesin...
Yöneticilerde bu anlayış oldu mu, "besleme" örgütler çoğalır. Örneğin, "besleme basın" bunların başında gelir. İlânla, parayla beslersiniz bunları. Sizi tutması, düzeninizi sürdürmek için.
11 Haziran 1973