Vız Gelir, Tırıs Gider...

Bakanlığın üst katlarında, ülkeye yıllarca emeği geçmiş bir devlet memuru. Bir gün "küt" diye görevinden alınır. Göreve 12 Marttan sonra getirilmiş, reformlardan bir bölümün gerçekleştirilmesi için kolları sıvamıştı. Esen bir rüzgâr, yüksek dereceli memuru yerinden etti. Şimdi bakanlıkta "müşavir"dir. Görevinden alındığını duyan arkadaşları, bir yandan teselli ederken bir yandan da öğüt verdiler: 

-Aman konuşma, sus... Bu ortam da geçer elbet. Bu partizanca düşüncelerin hesabı bir gün sorulur.

Yüksek dereceli memur, görevinden alındığına mı yansın, ağzına vurduğu kilite mi?

-Gerçekler açıklığa çıkar bir gün ama şimdi değil.

Bu yüksek dereceli memuru görevinden alan, partilerüstü hükümetin sayın bakanı da memnundur ama! Haksızlık ediyorsunuz, kimse "gık" demiyor. Nasıl olsa buluyorsunuz bir kulp. Bir bakıma bakan olmak fena da değilmiş hani!

Bir başkası, sıkıyönetim mahkemelerinden beraat kararı almıştır, görevinden de alınmıştır Bakanlar Kurulu kararıyle. Gazetecisiniz, sorarsınız bir gün:

-Danıştay’a başvuracak mısınız? Uğradığınız haksızlığı düzelttirmek için?

-Bakalım, düşünüyorum.

Hakkını arayıp, aramama konusunda düşünüyor o da.

Bir başkaları, serbest bırakılmışlardır. Dönecek, okulunda çocuklarının başına, ders okutacak. Resmi bir yazı da yok:

-Milli Eğitim Müdürlüğünden müfettiş gelecek galiba. Hakkınızda bakanlık soruşturması açılacak. Bir süre sınıfa girmeyin olur mu?

O da oluyor. Evine gidiyor öğretmen, olağanmış gibi işlem.

Bakanlıkta daha "kıyım" devam edecek ya, Meclis Bütçe Komisyonu'nda bakanlığın bütçesi var. Gazetelerde haber ne çıkar, kimbilir belki eleştirilerle karşılaşır komisyonda sayın bakan. Orayı da düşünmeli, o da idare ister efendim.

Hele komisyondan bütçe bir geçsin, kalan "ayıklama"yı, ondan sonra yaparsınız. Durduramazsınız "kıyım"!, çekemezsiniz gelip geçen olayların altına çizgi. Bu ülkenin insanları, bir daha lâzım olmayacak topluma. Kıy ha. Ez ha.

Hemen söylemeliyim, gazeteci olarak "baskı" altında olduğumu söyleyemem. Baskı altında olanlar, ezilenler var. Onların, partizanlıkların kurbanı edilmek istenenlerin haklarını ararken, baskılarla da karşılaşırsınız, ne olacak? Dikkatli yazarsınız, suç işlememeye çalışırsınız. Kaleminizi kâğıda dokundurur, çekersiniz. Ama, gazetecilik bir futbolcu santrfor hızı ve yargıç adaleti ister. Bunun ikisini de gerçekleştireceksiniz. Adaletin tökezlediği yerde siz olacaksınız.

-Ama, Ferit Bey kızarsa?

-Fakat, Süleyman Bey ne der?

Ne derse desin, vız gelir tırıs gider...

29 Aralık 1972