Orhan'a Orhan Diyemeyecek miyim?

Meclis kulisinde rastladım Millî Savunma Bakanı Haşan Işık'a. "Valizler Hazırlanırken" başlıklı "Ankara Notları"nda geçen 3 numaralı askerî tutukevinde hasta yatan üç kız -Mehtap Güçlü, Şükran Kumral ve Kâzime Erten- için ne işlem yaptığını, onları hastaneye sevkettirip sevkettirmediğini sordum. Adlarını bakanın özel kalemine yeniden yazdırdım. O yazıda, Başbakan Ecevit’in, Genel Kurmay Başkanı Sancar’ın ve Millî Savunma Bakanı Haşan Işık'ın konuyle ilgilenmelerini ve onları hastaneye gönderip tedavi ettirmelerini yazmıştım. Üçü de askerî tutukevlerinde olup biteceklerden sorumlu kişilerdi. İlgileneceklerini umuyorum yine ben.

Millî Savunma Bakanı ile görüştüğümüzde, bilgim yoktu bir başka konuda. Onu da sırası gelmişken duyurmak istiyorum. Biliyorsunuz, yedeksubayların erken terhisleri gibi -İdarî bir kararla yedeksubay okullarında okurlarken kıtalara er olarak gönderilen bazı yedeksubay adayları da, terhis edilmişler- er olarak görev yapanlar da, Uğur Mumcu, Uluç Gürkan gibi arkadaşlarımız sivil hayata dönmüşlerdi. Öğrendiğim kadarıyla -bence yasalara aykırı ve keyfî olarak- bazı böyle durumda olanlar, hâlâ salıverilmemişler, terhis edilmemişlerdir. Örnek: Hayrabolu 131. Piyade Alayı'ndan, Nazif Kaleli, Nebi Eryiğit, Şerif Felekoğlu, Şükrü Birtez, Bekir Koksal, Cemal Boyacı...

Belki daha bu durumda olup da terhisleri bir aydan beri geciktirilen başkaları da vardır. Sayın Işık'ın bu konuya da eğilmesini dilerim...

Meclis'te CHP'lilerin grubu vardı. Grupta, ilginç görüşmeler geçiyordu. CHP Grubu içinde, özellikle yenilerden kurulu bir büyük ekip, Ecevit'in çevresinden yakınıyordu. Denebilir ki, hükümetin yeni kurulduğu bir sıra böyle şeyler olur. Gönlünde bakanlık düşleri yatanlar, can sıkıntısından -kendilerini bakan yapmayanlara- veryansın edebilirler. Denir ama kendilerince bu çok haklı bir yargı olmaz. Bunun temelinde sadece bakanlık düşleri yatmaz. Fakat, neden başbakanlarının yanına, çevresine yaklaşamasınlar, burada haklılar...

Yapılan eleştirileri ben biraz da, CHP'nin canlılığını sürdürme biçiminde yorumluyorum. Kıyasıya eleştirilerde bile, bir iyiye götürme isteğini seziyorum.

Grupta bazı milletvekilleri bazı bakanların atanmalarından pek hoşlanmamışlardır. Deniz Baykal'ı sevmişler, bir başkasını tutmamışlardır, ne bileyim. Gürültülerin bir basamağı olmuştur yeni bakanlar...

Bazı bakanları biraz kasıntı mı bulmaktadırlar?

Geçenlerde, eski Giresun Milletvekili Ali Cüceoğlu, bir bakan arkadaşını aradı telefonla. Özel kalem müdürü, bağladı bakana. Konuşma başladı:

-Ben Ali Cüceoğlu...

-Buyurun Ali Bey?

-Ben Ali Cüceoğlu, dedim. Tanımadınız mı?

-Tanımaz olur muyum, buyurun Ali Bey?

Ali Cüceoğlu, "Ali Bey'inin de..." diye geçirdi aklından kapadı telefonu, konuşmadı. Sonra dert yandı arkadaşlarına:

"Yahu, ne zamandan beri Ali Bey olduk, eski arkadaşlarımızın yanında?..."

Bir başka milletvekili de dertliydi:

-Yahu Orhan Birgit benim eski arkadaşım, taaa eskilerden beri. Şimdi ben Orhan'a Orhan diyemeyecek miyim?

Hükümet yeni, bakanlar yeni. Türkiye'nin dört bir yanından vatandaşlar, seçmenler Ankara'ya akın etmiş. Başbakanı bakanları görmek, dertlerini anlatmak istiyorlar. Bu arada alışılmış yollar var. Milletvekilleri de arıyorlar bakanları. Ecevit'le birlikte bütün bakanlar zayıflamış, kilo vermişler gibi. Belki sinirler de bozuluyordur giderekten...

AP'liler, kuliste daha bir şaşkın dolaşıyorlar. Eski AP'li bakanlardan Turhan Kapanlı'ya göre, "Egzersizin egzersizini yapıyorlar..." değil maçlara, antrenmanlara çıkmak için de hazır olmak gerek öyle ya.

Şaşkınlık nerede söyleyeyim: iktidarın, güçlünün karşısında olanlar, onu azımsarlar daha çoğunu isterler değil mi? Örneğin, geniş kapsamlı genel af deniyor. Karşıtların yani muhaliflerin diyeceği şu olmalı:

-Hayır, buna geniş kapsamlı genel af denmez. Bu sınırlı bir aftır. Daha genişletilmeli...

Öyle demiyorlar; "Affın bu kadar geniş olması zararlıdır" diyorlar. "Kimse çıkmasın, herkes içerde kalsın" der gibi. Bununla kamuoyunda nasıl oy toplarlar, puan toplarlar ben anlayamadım.

AP Grubunda, aklı başında olanlar çıkacak, göreceksiniz bu çıkan genel affı yeterli bulmayacaklar olacak. "Kapıları ardına kadar açmalı iktidar diyenler bulunacak. Ama kaç kişi? Bunların dedikleri, gruptan geçecek mi? AP-DP-CGP muhalefeti yine "istemezük" muhalefetinde kalacak göreceksiniz.

CHP lilerde af konusunda bir kıpırdanma başlıyor. Kulislerde yer yer konuşmalar:

-MSP'li Adalet Bakanı, Başbakan Ecevit'e demiş ki:

"Bu affın kapsamını biraz daha genişletelim."

-Aşkolsun adama. Biz hâlâ olduğumuz yerde duruyoruz. Grubu da bağladık...

-Ben sana söyleyeyim azizim. Af çıkarsa bir kez çıkar. İkincisi hava.

Kulak kabartıyorum, yavaşlıyor, sesler uzaklaşıyor...

"İstifa Et Korkunç Yenge" başlıklı Ankara Notları’nda Fen Fakültesi'nde komanda öğrencilerin bir öğrenciyi dövüp yaraladıklarını yazmıştım. Öğrenciyi dövenleri cezalandırmış Fakülte Yönetim Kurulu. Fakat şikâyetçi, dövülen öğrenciye de en ağır cezayı vererek. Hem de dövenlerin yıl kaybı olmuyor da, dövülenin bir yılı kayboluyor iyi mi? Dayak yiyen öğrenci, Yönetim Kurulu kararına karşı şimdi Danıştay’a başvuruyor. Dövülen öğrenciye, Yönetim Kurulu'nda sorulan sorulardan birkaçı:

-Türk müsün, değil misin?

-Niye önce bize gelmiyorsun da, Senato’ya, güvenlik makamlarına gidiyorsun? Haaa...

-Olayları Yeniortam'a, Barış'a kim verdi? Haaa?

İşte budur, korkunç yönetim, faşist yönetim haaa?

7 Mart 1974