MSP'ye Dikkat...

Orhan Peker'in sergisinden, Sovyet Elçiliği'ndeki kokteyle gittik. Her ikisine de, gelenler seçim sonuçlarını konuşuyorlardı. Sergiler, kokteyl­ler birer politika kulisi olmaya başladı başlıyacak. Sovyet Elçiliği nde, AP'lilerden biri Cihat Bilgehan'ı görebildim. Eeee, seçim kampanyası ^oyunca "Komünistler Moskova'ya" diye bağırıp durunca, insan kolay yüz bulamaz kokteyle ne gelmiye...

Dalokay ile eşi de vardılar. Dalokay, bugün Moskova'da olacak, Moskova'ya çoktan çağrılmıştı. Ankara, Belediye Başkan Vekilliği ya­pan Belovacıklı'ya belediyeyi bırakıp gidemedi uzun süre. Sonra Beledi­ye Başkan Vekili değişti de, gidebildi.

Vedat Dalokay, Belediye Başkanlığı boyunca doğruluğu ve dürüst­lüğü ile sevdirdi kendini Ankara'nın gecekonducularına, işçilerine. Sıkın­tıya katlananlar bile, onun partisine oy verdiler. Ankara'da havuz kadar bir parka "Harun Karadeniz Parkı" adını verdiği zaman faşistler nasıl da kıyameti koparmışlardı?

Sanırım, onun Lenin ve Nâzım'ın mezarlarında saygı duruşunda bu­lunmasına da kem-küm edecekler. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüse­yin İnan'ın mezarlarından toprak götürüp Nâzım'ın mezarına koymasına da. Boş verecektir Dalokay kem-kümlere...

Bir gün bana şöyle demişti:

- Bende bir vasiyet var. Ankara'da bir yere onun adını koymak isti­yorum, fakat O, Ankara'yı değil, İstanbul’u daha çok severdi...

Moskova'ya giden herkes, resmî çağrılı devlet, hükümet adamları Lenin'in mezarını ziyaret edip saygı duruşunda bulunurlar. Türkiye'de bizim için Anıtkabir neyse, Moskova'da da Lenin'in mezarı odur Ruslar için. Gidip ziyaret ederler de, bunu Türkler'den gizlerler. Nâzım'ın me­zarına gizlice giden AP'lileri yazmıştı Seyfettin Turhan. Saygıdan değil, meraktan gitmişlerdir elbet.

1950 yılında Nâzım için açılan af kampanyasında, imza atmıştım, yüzünü bir kez görmedim. Türkiye'de yaşama olanağı bulamadığı için kaçıp gitti Türkiye'den. Gurbette yurt özlemiyle öldü..

Bir şiirinde şöyle der:

Alıp götürün Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni, Haşan Beyin vurdurduğu ırgat Osman yatsın bir yanımda ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda...

Vedat Dalokay, Cumhurbaşkanı Korutürk'ün halkını "Konuksever, sanatsever, çocuksever ve çiçeksever" diye nitelediği ülkeye gitti.

Esprisi olan kişidir Dalokay. Ankara'da seçim kampanyası boyunca konuşmalarını dinleyenler pek sevdiler. Polatlı’da şöyle konuşmuştu:

-Bizim kuracağımız düzende, yaşamınızdan güven duyacaksınız. Kaplumbağalar gibi, salyangozlar gibi evlerinizi sırtınızda taşımıyacaksınız.

Zerdali ağaçlarına söyleyeceğiz, "Erken çiçek açıp da üşütmeyin" diyeceğiz.

Köylünün her gereksinimi köyünde sağlanacak. Köylüler kente an­cak hovardalık etmek için gelecekler."

Bu konuşmasından sonra, ertesi gün Polatlı AP İlçe Başkanı CHP İlçe Başkanına telefon etmişti:

-Köylüler geldi, kızlar hazır mı?

Kulislerde herkes seçim sonuçlarını konuşuyor dedim ya, bu seçim­lerin getirdiği en önemli gelişme bence, Cephe'nin "Komünistler Mosko­va'ya" şeysi sökmedi.

Konuşmalar geliyordu kulağıma hem Orhan Peker'in sergisinde hem de Sovyetlerin kokteylinde:

-CHP, onun bunun yardımıyla değil, bir başına iktidar olma yoluna girmeli artık. MSP ile ortaklık kurdu da ne oldu? Bir Ömer Naci Bozkurt'u atayamıyordu.

Cephe, yüzde 62'lerden 256 milletvekilliklerinden nerelere gelmişti bunu unutmamak gerekirdi.

Sovyet Elçiliği'nde, taaa uzaklarda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekre­teri Bayramoğlu'nu gördüm.

Bu seçim sonuçları, CHP-AP ortaklığı isteyenlere umut vermiş ola­bilir mi, diye düşündüm. Sezdiğim kadarıyla CHP buna kesinlikle "ha­yır" diyecektir. Karnı şişmiş görünen AP'nin kendi kendine halk deyimiy­le hırlaşmasına, güçten düşmesini bekliyecekti CHP.

Çocukken korkuturlardı:

-Bak, seni karnıma katarım haa...

AP, öbür partilerin oylarını aldı ama, bunları pek sindirmiş sayılmaz. Karnına kattı, biraz biraz şişkinliği ordan gibi. Bunu sindireyim derken, midesi bozulabilir, güçten düşebilir..

-Hükümetin durumu ne olacak?

-O, Erbakan'ın tutumuna bağlı, cephe ortaklar hükümeti zaten AP’nin işine yaramıyacak duruma getirmişlerdi. Bundan sonrasını biraz sabırla gözetmek gerekir.

CHP-MSP ortaklığı sırasında, özellikle bazı AP'liler, Atatürkçü geçi­nenler, Cumhurbaşkanı Korutürk'ün kulağını doldururlardı:

-Aman efendim, Atatürk'ün partisi CHP, nasıl olur da bu Atatürk düşmanları ile ortaklık yapar? Lâiklik elden gidiyor, filân...

MSP, CHP ile ortakken fazla bir şey de yapamazdı hani.

Korutürk'ü böyle etkilemeye çalışanlar, "Cephe Hükümeti" kurulduk­tan sonra, bir süre oralı olmayıp yanına uğramadılar. Unutuldu sanmış­lardı söyledikleri. Vaktiyle, CHP'nin kararnamelerini geri çeviren Koru- türk de Cephe'nin kararnamelerine basıyordu imzayı..

İşte bizim dönemeçteyiz, seyredeceğiz bakalım.. Biri kokteylde ar­kadaşına şöyle diyordu:

-Bu gözler neler gördü...

(16 Ekim 1975)