CHP İstanbul Milletvekili Halûk Ülman'ı çok kimse sevmez. Adamcağız ne yapsa, ağzıyle kuş tutsa basının iğneli yazılarından kurtulamaz. Adı bir kez "Mülkiye Cuntası" ekibine çıkmıştır. "Paraşüt takımındandır" denir. Kendisi Avrupa'dayken Türkiye'de zamlar oldu, ondan bilindi zamlar da. Ben de takıldım:
-Ne de olsa Mülkiye Cuntasındansın, ondan kızıyorlar...
-Mülkiye Cuntası mı kaldı yahu? Cuntadan iki kişi kabinede. Bir ben varım dışarıda. Tek başıma nasıl cunta olabilirim. Bırak Allah'ını seversen...
Halûk Ülman, Ecevit ekibindendir öteden beri. Bu doğru. Ecevit, genel sekreterlikten istifa edip, bir bakıma yapayalnız kaldığında onu yalnız bırakmayan beş-on kişiden biridir. Belki de, Halûk Ülman'ın, Ecevit'e bu kadar yakınlığına kızanlar ona çeşitli suçları yüklerler ne bileyim. CHP Grubunda, genel merkeze karşı bir öfke mi var, onun acısı Halûk Ülman ve benzeri üyelerden çıkarılır? Bununla partinin taaa en üst yönetimine karşı bir direniş anlatılmak istenir, bu ortaya vurulmuştur da. Ben asıl, birçok insanın bu arada hakkının yenilmiş olmasından korkarım. Halûk Ülman, belki çok iyi bir politikacı olmayacak, olamayacak. Amma, bir liderin dar zamanında yanında bulunup, ona arkadaşlık etmiş olması, yardım etmesi kolay unutulacak nitelik sayılmasa gerektir.
Halûk Ülman'ı neden böyle andığımın başka nedenini de açıklamalıyım. "Özgür İnsan"daki yazısı, akıllı ve yürekli bir yazıydı. Orada -Avrupa Konseyi'nde- CHP'nin yerinin, "Sosyalist Grup" olması gerektiğini belirtiyordu. Halûk Ülman'ın da belirttiği gibi, geçen ayın ortalarında Türk basınında, belki de pek az kimsenin dikkat ettiği bir haber çıktı. Bu haberde, Avrupa Konseyi Danışma Meclisi’ne temsilci gönderen üç partinin -AP, DP ve CGP'nin- Konseydeki "Bağımsız Grup"a katıldıkları anlatılıyordu. CHP ise henüz hiç bir gruba girmiş değildi. Konseyde, "Sosyalist", “Hıristiyan Demokrat", "Liberal" ve "Bağımsız" gruplar vardı. Sosyalist Grupta, Alman, İsveç, Norveç, Danimarka Sosyal Demokrat, İngiliz İşçi, Fransız ve İtalyan Sosyalist partilerinden üyelerle, bütün üye ülkelerin Demokratik sol partilerinden temsilciler var. Hıristiyan Demokrat grupta dinsel kökenli ortayolcu partilerin temsilcileri, Liberal grupta Batı Avrupa'nın çeşitli Liberal partilerinden gelen temsilciler toplanmış, Halûk Ülman, şöyle devam ediyor:
Kendilerini bu üç gruptan birine yerleştiremeyen bazı temsilciler, bu arada İngiliz Muhafazakârları kendi aralarında birleşerek Bağımsızlar grubunu kurmuşlar. Fransız De Gaulle'cüleri ve Türk Parlamentosu'ndan gelen temsilcilerin hepsi de şimdiye dek hiç bir gruba girmemeyi uygun görmüşler.
Burada bir parantez içinde komünistlerin durumuna da değinelim. Bizim McCarthyciler sıkı dursunlar, Avrupa Konseyi Danışma Meclisi'nde komünistler de var. Gerçekten 1973 sonlarında yapılan toplantıdan başlayarak, Danışma Konseyi'ne komünist temsilciler de katılmaktadırlar. Ancak sayıları bir siyasal grup kurmaya yetecek kadar değildir. Danışma Konseyi'ndeki komünistlerin sayısı biri asil, ikisi yedek olmak üzere üçtür ve üçü de Fransızdır.
... Şimdi sorun şudur: Hangi parti hangi gruba girecektir? Bugün Avrupa Konseyi'ne temsilci yollayan dört partiden üçü, yani AP, DP ve CGP kendi yerlerini İngiliz Muhafazakârlarının yer aldığı bağımsız grupta görmüşler ve ona katılmışlardır...
ÇHP'ye gelince, CHP ortanın solunda, Avrupa partileriyle kıyaslanınca en çok Sosyal Demokrat partilere yakın bir siyasal kuruluştur. Sosyal Demokrat niteliteki partiler ise, Avrupa Konseyi'nde, sosyalist grup içinde toplanmışlardır. Bize kalırsa CHP'nin Avrupa Konseyi içindeki yeri de, bu gruptur...
Halûk Ülman'ın yazısı daha uzun. "Özgür İnsan"ı okursanız, orada tümünü okursunuz. Amma, Ülman'ın önerisi ilginç, McCarthycilerin cirit attığı ortamda yürekli bir öneridir. Bakalım, CHP neye karar verecek?
★
İllerde, belediye meclisleri çeşitli partileri yansıtması açısından, Millet Meclisi'ni ansıtır. Bir zamanlar İstanbul Babıâli basınının belli başlı haber kaynağıydı. Belediye meclislerini izlemeye kim bilir kaç muhabir görevlendirilir, haberler atlatılır, ballandıra ballandıra da yazılırdı. Ancak -özellikle- İstanbul gazeteleri yerellikten çıkıp, bütün Türkiye'ye haber taşıma durumunda kalınca, belediye haberleri -belki de İstanbul kalıplarında kaldı- Ankara'ya Anadolu'ya pek verilmez oldu. Ancak, yine de ilginç olmalı. Hele iktidar değişimlerinden sonraki belediye meclislerini izlemeli doğrusu.
Ankara'nın Belediye Başkanı Vedat Dalokay, çok konuşur denir, karikatürlerde ağzına kilitler vurulur. Ben de baştan öyle düşünmedim değil. Sonradan öğrendim ki, Dalokay'ın basında çıkan konuşmaları gerçekte tek konuşmaymış. Konuşan, Anadolu Ajansı muhabiri, teybe aldığı konuşmayı taksit taksit -belki de habersiz kaldıkça- ortaya sürermiş. Çok konuşmamış Dalokay da, belki uzun konuşmuş.
Ankara belediye meclisinde, AP'liler azınlıkta. Seçimlerde getirdikleri üyelikleri bile koruyamamışlar. İstifa eden edene...
Belediye meclisinde gürültülü tartışmalar da olur.
Biliyorsunuz Dalokay, Mart sonuna kadar Kızılay'daki çukuru kapayacak. Geçen hafta, azınlıkta olan AP'liler, Kızılay çukuru ile ilgili bir rapor getirdiler, Odalar Birliği'nden mi ne alınmış. İlle de çukuru kapamayın, bakın burada raporlar var filân...
Bu öneriye karşı, CHP'li Orhan İşsağ söz alıp kürsüye çıktı. Kısaca şöyle dedi:
-Belediye Meclisi, çukuru kapatma kararını zaten almıştır. Bu raporlar, birkaç kapitalistin hazırlattığı raporlardır...
Bu söz üzerine AP'liler kıyameti kopardılar:
-Kapitalist sensin, sözünü geri al.
-Sensin kapitalist...
Belediye meclisine başkanlık eden Haşan Okyar, neyse yatıştırdı. AP'lilerin "kapitalist" sözünün anlamını kavramadıklarını üstü kapalı bir biçimde söyledi de görüşmelere devam edilebildi.
Sonra görüşmelere geçildi. Eski Başkan Ekrem Barlas'ın bir müsteşarın bir süre önce ölen kızı için asrî mezarlıkta 98 mezarı kaldırttığı gerekçesiyle Barlas'ın mahkemeye verilmesini kararlaştırdı. Barlas hakkında birkaç dava daha açıldı...
Ankara'da, Maltepe'de Yabancı adlı bir gece kulübü var. Gece kulübünde soyunup danseden, takma yabancı adlı bir Türk kızı anadan doğma soyunduktan sonra, seyircilerine şöyle dedi:
-Rusya'ya, Bulgaristan'a gidin, bir naylon çorap bulamazsınız. Yumurta bile vesikayla oralarda...
Herkes ne diyecek daha diye beklerken, kız konuşmasını sürdürdü.
-Kahrolsun sosyalizm, ellinci yılda yaşasın kapitalist Türkiye...
13 Mart 1974