-Behice Hanım, yemeğinizi alın...
-Teşekkür ederim.
-Ayy, affedersiniz döküldü...
-Zararı yok, ben zaten bu yemekleri yiyemiyorum.
Behice Hanım "perhiz" yapma zorundaydı. İçeriye girmeden, hastanelik olacak derecede kriz gelmiş, ondan sonra "tam perhiz zorunda kalmıştı.
"Kazıkiçi Motel"de, böyle perhizliler için bir aygaz tüpüne izin verilmişti Verilen yemekleri yiyemeyenler, aygaz tüpünün de yardımıyla, odaya yakın bir bölmede, patates haşlıyorlar, pirinç lapası pişirip yiyebiliyorlardı. Bu, geçen cumartesi gününe dek sürdü. Geçen cumartesi aygaz tüpü bitti.
-Bizim aygaz tüpü bitti. Yenisini almamız gerek...
-Şimdi olmaz. Kahve ocağında bir tane var. O da bitsin, ikisi birden alınır.
Behice Hanım ve öylesine perhizli hasta olanlar, o gün bugün, suyu çıkarılmış beyaz peynirden başka bir şey geçiremediler boğazlarından.
Behice Hanım da, öbürleri de "açlık grevi" mi yapıyorlardı? Yooooo... Neydi bu öyleyse? Açıklayabilen var mı? Gözaltındakilere, tutuklu- lara insanca işlem yapıldığını -özellikle AvrupalIlara- iddia eder dururuz. İnsanlara, ille parmaklarından cereyan vererek mi işkence edilir? Bundan mı ibarettir? Manevîsi yok mudur bunun?
Yüzünü yıkayacaktı kadın. Musluğa kadar gitti. Musluktaki sudan yüzüne çarptı, gözleri açıldı. Açılınca da gözlerinin önünde bir ayak...
-Ayyyy, affedersiniz...
Bizim, benim pek hoşlandığım bir şarkımız da var:
"Güzel kızlar polis olmuş, hemen teslim olalım..."
Teslim olursam, güzel kız polislere teslim olmak istemem. Onlar, hemcinslerine bile iyi davranmıyorlar, bana mı davranacaklar.
Bir palto öyküsü var ki, onu ben değil, sanatçılar yazmalıydı.
Ankara, nasıl da soğuktur kış aylarında. Behice Hanım'a bir arkadaşı, kışın üşümesin diye taaa İstanbul'lardan bir palto getirir. Paltoyu kapıdan verip dönecek. Bayan polise teslim eder.
-Gelin benimle...
Giderler bir yere...
-Siz dışarda durun... Dışarda durur paltoyu getiren hanım, bayan polisin buyruğuna uyup...
-Biz bu paltoyu alamayız. Elden alamayız. Postayla gönderin.
-Canım, posta ile palto yollanır mı, ne sakıncası var, getirdim işte.
Palto yerdedir.
-Alın şu paltoyu ve çıkın...
Bayan polis böyle buyurur. Paltoyu getiren de bayan, yerden almaz, çıkmaz da, gitmez de.
O sırada, bir subay, bu insafsızlığa dayanamaz ve yerden alır paltoyu, paltoyu getirene:
-Gelin benimle... der, galiba götürüp verirler paltoyu Behice Ha- nım'a...
Behice Hanım, 63 yaşına basmış olmalıdır. Kimseden hakkı olmayan bir şeyi istemeyecek kadar onurlu bilirim onu. Hastanelik olacak derecede azılı bir safra kesesinden bitkin, patates haşlayabilecek bir aygaz aygıtını, tüpünü böyle kimselerden esirgeyenler, bahse girerim yetkililer değillerdir. Örneğin bir Fahri Korutürk değildir, bir Talû değildir, bir Orgeneral Ersun değildir de, örneğin hemcinsi olan bir bayan polistir.
Ben bayan polislere teslim olmak istemem. Onlar, işkence yapıyorlar insana.
7 Haziran 1973