Biz Çıkmadık Bülent de Çıkmasın...

Ferruh Bey, Turhan Bey, çıkartma yapmaktan yanaydılar. Bu konu­da Karaoğlan'ı desteklediler. Süleyman Bey'le Nihat Bey, Kıbrıs'a çı­kartma yapmanın bir çeşit "macera" olacağını söylediler.

Elbette, açık açık "Ben çıkartmaya karşıyım" demedi Süleyman Bey. Daha usturuplu söyledi bunu. Örneğin, "Amerika ne der, ona danıştınız mı? Dikkatli olun” gibilerden geveledi lâfı ağzında. Nihat Bey daha bir bilgiç bilgiç olmalı. Turhan Bey iplerde nasıl oynuyor, biliyor musunuz?

Süleyman Bey, neden karşı çıkmıştı, Kıbrıs Çıkartması'na? 1967'de biz çıkamadık, Bülent Bey de çıkmasın ki, tökezlensin ve yuvarlanıp git­sin diye mi?

Kıbrıs Çıkartması hesaplanırken, başta Altıncı Filo düşünülmüştü. Öyle yapılmalı davranmalı ki Altıncı Filo harekete geçip, Kıbrıs önlerine vardığında Türk birlikleri Girne'ye ulaşmış, iş işten geçmiş olsun. Altıncı Filo'nun olduğu yer, Kıbrıs'a iki günlük yoldu. Demek, ne yapılırsa ilk iki günde yapılmalıydı. Çıkartma yetkisi olarak, Meclislerin 1967'de Süley­man Bey Hükümeti'ne verdiği yetki kullanılacaktı. Meclislerden bu kez eski yetkilerin genişletilmesi kararı alınabilirdi. Böylece, herkes cumar­tesi saat 15.00'te Meclisler yetki verecek sanırken, cumartesi sabahı Türk Birlikleri Kıbrıs Çıkartması'na başlamışlardı bile.

Kişiler gibi uluslar da, yakın dostlarını dar zamanlarında tanır, öğre­nirler. En yakın dostluğu Almanlardan değil belki gerçekte Libya'dan Devlet Başkanı Kaddafi'den görecektik. Pilot Albay Ahmet, Libya'ya uç­muş, Kaddafi'den silâh isteme mesajını götürmüştü. Kaddafi'nin karşılı­ğı şu olmuştu:

- Başbakan Ecevit'e selâm ederim. İstediği malzemeden elimde ne kadar varsa uçaklarıma doldurup göndereceğim. Kendisinin bana araç göndermesine de gerek yok. Uçakları ben sağlayacağım.

 

Kıbrıs Çıkartması gerçekleştikten sonra, Başbakan Ecevit'in verdiği demeçte söylediği bu sözlerin ne anlama geldiğini, demeç yayınlanır­ken çok kimse anlamış mıydı?

-    Türkiye, bağımsızlık savaşı veren ulusların yanında olacaktır...

Nedense eski dost bilinenlerden Almanlar, böyle nazik bir zamanda istediğimiz silâhları vermeyeceklerini "nazikâne" anlatmışlardı.

İslâm Ülkeleri Maliye Bakanları toplantısına uçan Maliye Bakanı De­niz Baykal'ın gezisi anlamlı sayılmalıdır.

Neden dışarda arıyoruz çok şeyi? Kıbrıs Çıkartması’na başarılı ol­mamasını içten içe dileyen, bunu söyleyemeyip de, "Canım çıkmışken tümünü alıverelim, ya da taksim edelim" diyenleri unutuyor musunuz? Ne olur ne olmaz diye 90 imzayı toplayıp, öyle tatile gidenleri?

Hadım ilçesinin Keçimen köyünde, Kıbrıs için yardım toplanıyordu. Yaşlı, dul bir kadın bir tekeyi boynuzundan yakalayıp, Yardım Kurulu'nun önüne getirmişti. "Olmaz" dediler, eklediler:

-    Sen bir dul kadınsın, tekeni kes, torunlarına yedir...

-    Benim çocuklarımın yiyeceği var.

Dul kadının tekesi alındı. Alata köyünden bir kadın da tosununu ver­di...

Yeniortam Bürosu'na Kadriye Deniz Özen'in annesi geldi. Asteğ­men olan oğlu Hayri Özen'i, Kıbrıs'a uğurlamıştı. Kadriye Deniz Özen'i, Yeniortam okurları bilirler, ölesiye hapis cezasıyla hükümlüdür. Giresun Cezaevi'nde yatmaktadır. Leylâ hanımın anlattıklarını, Giresun Cezae­vi’ni daha sonra yazacağım, Ankara Notları'nda. Şunu demek istiyo­rum:

- Unuttunuz mu, kimler nerede?

(10 Ağustos 1974)